1990
yılından bir haber:
“Naki
Turan Tekinsav, 6 yaşından beri kitap topluyor. Kütüphanesinde tamamı İstanbul
ve sinema üzerine 50 bin kitap var. Naki Bey'i, annesini ve kitaplarını
birbirinden ayırmadan yaşatacak bir formül buluruz belki, ne dersiniz? Turan
Tekinsav, altı yaşından beri kitap toplayan bir ‘selüloz manyağı’dır, (böyle
olduğunu biz değil, kendisi söylüyor). Bugün 63 yaşında olduğuna göre, demek ki
57 yıldır kitap peşinde, yalnız kitap. Başka hiçbir hobisi yoktur, hiçbir
özelliği de. Aslında soğuk nevalenin tekidir. Kimseyle konuşmaz. Konuşsa da
anlamazsınız, zaten o da sizi dinlemez. Onu beş dakika bir yerde, bir konuda
tutamazsınız. Kısaca Naki Bey, yaşlandıkça aksileşen, tepeden tırnağa bir
vehimler kumkumasıdır. Ama bu adam 57 yıldır kitap topluyor, yalnız kitap. Geçenlerde
Naki Bey Beyazıd'a sahaflara gidiyordu, (35 yıldır gider. Kar, kış, kıyamet
fark etmez. Ûstelik dolmuşsa, otobüse de binmez. Koca İstanbul'da o hep
piyadedir.) Cağaloğlu Yokuşu’nun oralarda, birden Naki Bey'i soğuk bir ter
bastı, başı döndü, göğsü daraldı, 15-20 dakika öyle kalakaldı. O günden sonra
bu hal, Naki Bey'i sık sık yoklamaya başladı. Midesinden, ciğerlerinden
huylanıyor ama kalp krizini katiyen kendine yakıştırmıyordu. Bu arada mum gibi
eridi. Tanıyanlar şahittir, koca Naki Bey 10 gün içinde iğne ipliğe döndü.
Meğer kalbi yokluyormuş da, haberi yok. Ta ki, bastona muhtaç oluncaya kadar.
Dostları, birgün onu Çınaraltı'nda bastonla görünce, uzaylı görmüş gibi
şaşırdılar. Naki Bey ve baston, olacak şey değil! Nihayet o da ikna oldu,
Beyoğlu Belediye Hastanesi'ne gitti. Hakikaten kalpmiş. Karga tulumba
yatırdılar. Ancak üçüncü günün gecesi Naki Bey, şapkayı kaptığı gibi hastaneden
kaçtı. Kaçmak zorundaydı. Çünkü onun kitaplarından başka, 85 yaşında yatalak
bir annesi vardı ve o hastanedeykcn annesine bakacak kimsesi yoktu. Babası,
Naki Bey henüz altı yaşındayken çekip gitmişti. Kadın bir daha hiç evlenmedi ve
o günden beri de bir gün olsun oğlunu yalnız bırakmadı. Askerde bile! Elinden
tutup şubeye teslim etmiş, kışlanın hemen karşısında bir oda kiralayıp, iki yıl
oğluyla beraber askerlik yapmıştı. Bu sırada Naki Bey'in hazırladığı listelere
göre kitap toplama işini de yüklenmişti. Ana oğul hayatları boyunca yalnız bir
kez ayrıldılar. O da Naki Bey'in 85 günlük İngiltere seyahati sırasında. (Naki
Bey bu süre içinde, 45'i Londra sinematekinde olmak üzere, toplam 105 film
seyretmıştir). Naki Bey, annesi ve kitapları! Şimdi bu üçlüden birinin kalbi
tekliyor, biri yürüyemiyor, kitaplar ise almış başını gidiyor. Bugüne kadar
Naki Bey'in başına ne geldiyse kitapları (*) yüzünden geldi. Kitapları yüzünden
hiçbir işte tutunamadı. Kitapları yüzünden hiç evlenmedi, (tıpkı ünlü
koleksiyonerlerden İbnülemin Mahmud Kemal ve Hakkı Tarık Us gibi). Hatta hiçbir
kadına ilgi duymadı. Çünkü ona göre, ‘kitapların en büyük düşmanı kadınlardır’.
Bütün bunlar yetmıyormuş gibi, Naki Bey kitapları yüzünden ev de bulamıyor.
1970'ten 1990'a kadar yedi evden kovuldu. Gerekçe hep aynı: Kitaplar yangın
tehlikesi yaratıyor, kitaplar yüzünden ev çökecekmiş, hatta kitaplar pire
yaparmış! Naki Bey şu sıralar yine ev arıyor, ama bulamıyor, bulmayacak da.
Çünkü hiçbir geliri yok, beş parasız. Atılmak üzere olduğu evin kirasını bile
ödeyemiyor. Öte yandan kalbi fena halde tekliyor, ancak annesine bakacak biri
olmadığı için tedavi olamıyor. Ve tabii bunu işiten ‘sırtlanlar’ kitaplarını
ucuza kapatmak için kapısını aşındırıyorlar. Efendim, Naki Bey'in durumu işte
böyledir. Belki onu, annesini ve kitaplarını birbirinden ayırmadan
"yaşatacak" bir formül bulursunuz diye rahatsız ettik. Bakî selamlar.
(*)
"Naki Bey Kütüphanesi"nde yaklaşık 50 bin kitap vardır. Ve bu
kitapların tamamı sadece "İstanbul" ve "sinema"
üzerinedir.”
Kaynak: Cumhuriyet
Kitap Eki, 31 Ağustos 1990, Sayı 28, S.10.
+
Naki
bey, benim de müşterimdi.
Naki
Bey, çoktan vefat etti.
Kitapları
ne mi oldu?
Yarısı,
ona bakmayı vaat eden ama kendine bile bakamayan bir hayırsızın eline düştü.
Bugünün parasıyla tane 50 kuruşa falan satıldı.
Geri
kalan yarısını Naki Bey, bir sendikaya bağışlamıştı. Onlar da, belli bir süre
sonra tıpış tıpış bizim kucağımıza geldi.
Yani, o
50 bin kitaptan şu anda 1 tane bile yok ortada.
Anımsatırız:
Gezi
Kütüphanesi’ndeki 8 milyon kitap da yok şu an.
Artık,
kim daha fazla eşeğin kulağına su kaçırmış, okur karar versin buna.
Açıkça
belirtiyorum, bence en büyük kabahat Naki Bey’de idi. Yiyemiyeceği tarrağın
altına girmeyecek insan kişi...
Bu böyle
biline...
Ya da
başka bir deyişle:
Koleksiyonerlik,
en tehlikeli psikopati türlerinden biridir.
Bunu
dolaylı olarak belirten kişi, kendisi de abartılı bir koleksiyoner olan Walter Benjamin’dir.
Dipnot:
Konunun faşizmle ilintisi, Franco Nero’nun başrolünü oynadığı, ‘Skandal’ filminin
finalinde de güzelce açımlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder