Salı, Mart 03, 2015

Çerçiliğin Kulağına Su Kaçıranlar 6



Bir haber:
“Hurda toplamak için yarış atı çaldılar
Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde bir haradan, yaklaşık 100 bin lira değerindeki 2 yarış atı çalan şüpheliler adliyeye sevk edildi. Zanlıların çaldıkları atları hurda toplama işinde kullanacakları iddia edildi.”
Doğrudur, yapılmıştır.
Kendi gözlerimle neler gördüm:
1990’lı yıllar boyunca, günümüzde ulusal bağımsızlık geyikleri yapan etni mensupları aracılığıyla, Beyoğlu ilçesi sınırları içinde, ne kadar yaşlı, azınlık mensubu, tek başına yaşayan kadın var ise, evi soyuldu, yağmalandı, üzerine bir de dövüldü.
Benim depom bile 1 kez soyuldu.
Bir kişinin 4, bir kişinin ise 2 kez deposu soyuldu.
En ironiği, benden çalınan mallar, kaç yıldır hala piyasada dolanıyor.
Bizde adet tuhaftır:
İşlerin % 90’ı esnaflar arasındaki mezatlarda döner. E tabii ki, aynı mallar dönüp durur. Bunun darphanesi yok ki yenisini basasın.
2000’lerde bit pazarına gerçekten nur yağdı. Boğazkesen Yokuşu 10 yıl önce bomboşken, şu an 50’nin üzerinde çerçi, ikinci el eşyacı, sahhaf, plakçı, şu bu mevcut orada.
Küçük sermaye gerektirdiği için, güvenlik görevlisinden bar işletmecisine kadar, herkes bu işe dalıyor. Öyle olunca, bir şeyler alıp satmak gerekiyor. Kendi sattığım malımın, müşteriden dönüp dolaşıp, Fikirtepe hurdacısına gittiğini, oradan da esnaf eliyle bana doğru yeniden geldiğini bizzat izledim.
Burada işin kulağına su kaçırmak şu noktada vuku buluyor:
Hiç kimse hiçbirşey bilmiyor. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıpmış. Bunlar, öğrenmiyorlar da. Soruyorlar ve dinlemiyorlar da.
En trajikomiği de şu:
Müşterilerimiz ve esnaflarımız vefat ediyorlar, çünkü bu iş daha çok emekli / yaşlı işi. Öyle olunca, onların malları yine bize geri dönüyor. Bir zamanlar 100’e sattığınız malların, bugün 3’e 5’e müşteri bulamadığını izliyorsunuz.
Yani anlattığım şu:

Ortada ne kantar kaldı, ne de topuz...

Hiç yorum yok: