Salı, Mart 17, 2015

Çanakkale 1915 Düşünceleri


Bu düşüncelerim en az 10 yıllıktır, sözlü olarak çok dilegetirdim onları. Ancak yazılı dilegetirilmeleri, bu olayın yüzüncü yılında mümkün oldu tesadüfen.
Fragmanlar:
Birinci Dünya Savaşı’nı yitireceğimizi (ve dolayısıyla ona girmememiz gerektiğini) tüm erkan subaylar biliyordu önceden, Atatürk de. Dolayısıyla, Çanakkale’nin hiçbir önemi yoktu taa kasım 1914’te.
O nedenle yapılan şey, daha savaşın / maratonun başında depar atmak oldu Çanakkale ve bu da bizi bitirdi.
İster 25 bin, ister 250 bin kişi ölmüş olsun, Çanakkale’de ölenler, bu ülkenin en elit kesimlerindendi. Galatasaray Lisesi 2 yıl mezun veremedi o yüzden. Ondan sonra da, Cumhuriyet kurulunca Atatürk, Ankara Garı’nda İstanbul treninden inenler arasında, Fransızca bilen adam arattı.
Çanakkale Savaşı’nı kazanmış gibi gösteriliyor olabiliriz ama İstanbul her koşulda işgal edildi ve işbirlikçiler her koşulda düşmanla çalıştılar.
Eğer, 1917’de Rusya savaştan çıkmasaydı, biz Kurtuluş Savaşı’nı kazanamazdık. O zaman da küllüm mafiş olmuştuk.
Bizi Birinci Dünya Savaşı’na sokan Enver Paşa’nın terekesi, birkaç yıldır ‘çerçiliğin kulağına su kaçıranlar’ın ellerinde. Belki 18 Mart 2015’te, belki ondan sonraki 1-2 ay içinde, Enver Paşa’nın herşeyi satılacak haraç mezat. E, alma mazlumun ahını, çıkar aheste beste.
17 Mart 2015 günü bir mezatta, düşmanın İstanbul işgali sırasında, düşman gemilerinde verilen balolara katılma davetiyesi satıldı (ki o baloları ve oralara katılanları Atatürk, saraylı bir hanıma izlettirirmiş). Eh, bu da tarihin bir ironisi işte.
Yine de Çanakkale savaşı, savaş tarihine ‘adam geçer, top geçmez, top geçer adam geçmez’ gibi, gerçekten tuhaf bir savunma anlayışı hediye etti.
Ancak, Atatürk’ün Çanakkale’deki ‘ben size savaşmanızı değil, ölmenizi emrediyorum’ tavrının, bugün bile harp akademilerinde övünülerek anlatılan ve ders malzemesi olarak kullanılan bir önerme olması, feci bir şey.
Çannakkale’de bizim lehimizde değil ama düşmanın aleyhinde kanıtlanan, ‘mağrur olma emperyal, senden büyük Üçüncü Dünya var’ önermesi, herhalde tarihte bir ilkti. Ve ardından Kurtuluş Savaşı da.
Çanakkale’de savaşmasaydık, ne olurdu?
Bizcesi, pek bir şey değişmezdi tarihte açıkçası.
Savaşınca da, değişmedi.
Tarihin büyük sayılar kuramı, bazan büyük açılı dalgalanmalar içerebiliyor.
Yine de, Osmanlı’nın 1930’da sürüyor olmasını istemezdik. Çanakkale olmasaydı Osmanlı bitmezdi. (Gerek idi ama yeter koşul değil idi Çanakkale.)
Özetlersek:
Başlamadan:
Olmasaydı, daha iyiydi.
Olurken:
Astarı yüzünden çok çok pahalı bir zaferdi: Pirus’unkinden bile.
Bitti, hemen ertesinde:
Bir şey değişmedi.
Çok sonra:
Bir şeyler epeyi değişti.

Dipnot: 2 dedesi de Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış (ama Birinci Dünya Savaşı’nda savaşmamış) ve anne ve babası İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış biriyim. Kendisi de, muhtemelen Üçüncü Dünya Savaşı’nı yaşayacak biriyim. Metin, biraz da bu gözle okunsa gerek.

Hiç yorum yok: