İnsanların
sağduyusal ve sezgisel kabulleri vardır. Var oldukları ve oldukları gibi
oldukları, sorgulanana dek, bilinmez.
Bunlardan
biri, 1 birim uzunluğundaki bir doğrunun kendi çevresinde dönmesi için gereken
alandır.
Kakeya
adlı bir matematikçi bunu eşkenar üçgenle yanıtlamış. Eşkenar üçgen geometrik
konvekstir, yani herhangi 2 noktasından çizilen bir doğru parçasının tamamı
konveks alanın içinde kalır.
Oysa,
hesapla bakılınca görülmüş ki gereken bir deltoiddir ama o da konkavdır ve daha
küçük alanlıdır.
Ancak,
birileri uğraşmış ve başka çözümler de bulmuş:
İzlendiği
gibi gereken alan, giderek küçülmekte: [(π / 24) x (5 – 2 √ 2)] ki o da ‘0,2’
falan ediyor.
Sonul
alan, krınım geometrisinin adımları ilerletildikçe, giderek sıfıra yaklaşıyor.
Diğer
bir deyişle, bir tezin antitezine dönüşmesi ve/ya sentezlenmesi ve/ya praksisi
için, pratikte / limit 0 alan / hacim gerekli ve yeterli olabilmekte.
Bu,
olağan vakalarda değil de, olağanüstü durumlarda gerçekleşiyor olabilir.
Burada
anlamlı olan durum, bir kültürel sistemin karşıtına başkalaşması için gereken
mekanın ve zamanın, savaş veya devrim kadar büyük olması gerekmediği gerçeği.
Tam tersine, bu başkalaşımın, bir insanın zihninin anlarına kadar
epsilonlaştırılabileceği gerçeği.
Poliyalektik,
poli-diyalektikleri inceler.
Negatif
diyalektik, birbirinden uzakta etkileşen tez-antitez ikilileri demektir.
Tersine
diyalektik, sentez-dışı durumlarla ilgilenir.
Poliyalektik,
20. Yüzyıl’da bunları çalışmıştı.
Neo-poliyalektik,
21. Yüzyıl’da bunun ötesindeki ve böylesi durumları çalışacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder