Pazar, Kasım 08, 2015

Ötanazi ve AB'nin İkiyüzlülüğü

Bu kadar olduğunu bilmiyordum:
Almanya’da ötanazi hakkında bir yasa oylanacak ve 4 çeşit teklif var:
“1 numaralı taslak, her türlü ticari ötanazi desteğinin yasaklanmasını öngörüyor. İstisnai durumlar ise cezaya tabi tutulmayacak. İhlal durumunda 3 yıla kadar hapis ya da para cezası öngörülüyor. Taslak Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinden Michael Brand (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti'li (SPD) Kerstin Griese (SPD) tarafından hazırlandı. Taslağa destek veren milletvekili sayısının 216 dolayında olduğu belirtiliyor.
...
2 numaralı taslak, doktor denetiminde ötanaziye izin veriyor. CDU temsilcisi Peter Hintze ve SPD'nin sağlık uzmanı Karl Lauterbach tarafından hazırlanan taslak 109 dolayında milletvekilinin desteğini alıyor.
...
3 numaralı taslak, kâr amaçlı ticari ötanazi desteğini yasaklıyor. Buna karşılık bağımsız dernekler ve doktorlara ötanazi yardımı sağlama hakkı tanınıyor. Ötanazi sırasında ortaya çıkan masrafların karşılanması öngörülüyor. Yasayı ihlal eden ticari kuruluşları 3 yıla kadar hapis cezası bekliyor. Yeşiller Partisi'nden Renate Künast ve Sol Partili Petra Sitte tarafından hazırlanan taslağı 54 milletvekili destekliyor.
4 numaralı taslak, ötanazi desteğine hiçbir koşulda izin vermiyor. İhlal durumuna 5 yıla kadar hapis cezası veriliyor. CDU temsilcileri Patrick Sensburg ve Thomas Dörflinger tarafından hazırlanan taslağı destekleyenlerin sayısı 35'te kalıyor.”
Şimdi gerçek durum ise şu imiş:
“Acılarına katlanamayan bazı hastalar kendi isteğiyle yaşamına son vermek istiyor. ‘Ötanazi’ olarak adlandırılan bu intihar yöntemine Almanya'da profesyonel anlamda destek veren ticari kuruluşların sayısı bu yılın başından beri ikiye katlandı.”
Yani insanlar, kendi çözümlerini kendileri üretmişler. Devlet, gündemin çok dışında kalmış. Sonra bakmış, kimse onu takmıyor, olaya müdahil olmuş.
Tam Türkiye gibi yani:
Devlet gölge etmez ise, içinde kalıyor.
Bizi ötanazinin bir yönü daha ilgilendiriyor:
Ötanazi, çöken bir çağın içinde, harcanan özgürlüklerin arasında, en lüks sayılan özgürlüklerden birini, kendi kendine ölme özgürlüğünü temsil ediyor.
Evet, nasıl ki zihnini öldürerek delirmek bir özgürlük ise, ölmek de bir özgürlük olmakta.
Devlet senden ölmeni istediğinde, senin köle olmanı 1 kez istiyor demektir.
Devlet, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne imza atıp, vatan millet Sakarya için şehit olmanı senden istediğinde, senden 2 kez köle olmanı istiyordur.
Devlet, ötanazine karıştığında, seni ölme özgürlüğünü bile engelliyor ve seni 3 kez köleleştirmiş oluyor demektir.
Espri şu ki faşistinden komünistine, şeriatçısından laikine tüm devletler, kendine Niyazi-şehit bol bol ararken, hepsi de ötanaziye karşı durmakta: Vatandaşı için değil, kendi için: Vatandaşının canını bile mal kılıyor devletler.
Dünya’da en çok ateist bulunan ülke olan ve nüfusunun üçte biri ateist olan Almanya bile bunu böyle yapıyor.
İşte bu nedenle, Yeni Orta Çağ’da olmaktayız.
Devletler, vatandaştan tebaa’ya doğru tarihsel regresyon yaşamakta.
Ötanazi konusu, bunu böyle imliyor.
Dipnotlar:
Bir:
Ötanazideki; aktif-pasif ötanazi, ötanazi-yardımlı intihar geyikleri de ayrıca yazılsa gerek.
İki:

Ötanaziyi savunmak için 60’ından sonra 8 yıl hapis yatan Kevorkyan’ın adını burada bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Hiç yorum yok: