Bu kadar
olduğunu bilmiyordum:
Almanya’da
ötanazi hakkında bir yasa oylanacak ve 4 çeşit teklif var:
“1
numaralı taslak, her türlü ticari ötanazi desteğinin yasaklanmasını öngörüyor.
İstisnai durumlar ise cezaya tabi tutulmayacak. İhlal durumunda 3 yıla kadar
hapis ya da para cezası öngörülüyor. Taslak Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU)
partisinden Michael Brand (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti'li (SPD) Kerstin
Griese (SPD) tarafından hazırlandı. Taslağa destek veren milletvekili sayısının
216 dolayında olduğu belirtiliyor.
...
2
numaralı taslak, doktor denetiminde ötanaziye izin veriyor. CDU temsilcisi
Peter Hintze ve SPD'nin sağlık uzmanı Karl Lauterbach tarafından hazırlanan
taslak 109 dolayında milletvekilinin desteğini alıyor.
...
3
numaralı taslak, kâr amaçlı ticari ötanazi desteğini yasaklıyor. Buna karşılık
bağımsız dernekler ve doktorlara ötanazi yardımı sağlama hakkı tanınıyor.
Ötanazi sırasında ortaya çıkan masrafların karşılanması öngörülüyor. Yasayı
ihlal eden ticari kuruluşları 3 yıla kadar hapis cezası bekliyor. Yeşiller
Partisi'nden Renate Künast ve Sol Partili Petra Sitte tarafından hazırlanan
taslağı 54 milletvekili destekliyor.
4
numaralı taslak, ötanazi desteğine hiçbir koşulda izin vermiyor. İhlal durumuna
5 yıla kadar hapis cezası veriliyor. CDU temsilcileri Patrick Sensburg ve
Thomas Dörflinger tarafından hazırlanan taslağı destekleyenlerin sayısı 35'te
kalıyor.”
Şimdi
gerçek durum ise şu imiş:
“Acılarına
katlanamayan bazı hastalar kendi isteğiyle yaşamına son vermek istiyor. ‘Ötanazi’
olarak adlandırılan bu intihar yöntemine Almanya'da profesyonel anlamda destek veren
ticari kuruluşların sayısı bu yılın başından beri ikiye katlandı.”
Yani
insanlar, kendi çözümlerini kendileri üretmişler. Devlet, gündemin çok dışında
kalmış. Sonra bakmış, kimse onu takmıyor, olaya müdahil olmuş.
Tam
Türkiye gibi yani:
Devlet gölge etmez ise, içinde kalıyor.
Bizi
ötanazinin bir yönü daha ilgilendiriyor:
Ötanazi,
çöken bir çağın içinde, harcanan özgürlüklerin arasında, en lüks sayılan
özgürlüklerden birini, kendi kendine ölme
özgürlüğünü temsil ediyor.
Evet,
nasıl ki zihnini öldürerek delirmek
bir özgürlük ise, ölmek de bir özgürlük olmakta.
Devlet
senden ölmeni istediğinde, senin köle olmanı 1 kez istiyor demektir.
Devlet,
Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne imza atıp, vatan millet Sakarya için şehit
olmanı senden istediğinde, senden 2 kez köle olmanı istiyordur.
Devlet, ötanazine
karıştığında, seni ölme özgürlüğünü bile engelliyor ve seni 3 kez köleleştirmiş
oluyor demektir.
Espri şu
ki faşistinden komünistine, şeriatçısından laikine tüm devletler, kendine
Niyazi-şehit bol bol ararken, hepsi de ötanaziye karşı durmakta: Vatandaşı için
değil, kendi için: Vatandaşının canını
bile mal kılıyor devletler.
Dünya’da
en çok ateist bulunan ülke olan ve nüfusunun üçte biri ateist olan Almanya bile bunu böyle yapıyor.
İşte bu
nedenle, Yeni Orta Çağ’da olmaktayız.
Devletler,
vatandaştan tebaa’ya doğru tarihsel
regresyon yaşamakta.
Ötanazi
konusu, bunu böyle imliyor.
Dipnotlar:
Bir:
Ötanazideki;
aktif-pasif ötanazi, ötanazi-yardımlı intihar geyikleri de ayrıca yazılsa
gerek.
İki:
Ötanaziyi
savunmak için 60’ından sonra 8 yıl hapis yatan Kevorkyan’ın adını burada bir
kez daha saygıyla anıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder