AFL Ankara Fen Lisesi olmakta. Kolejler ise paralı okunan liseler olmakta.
AFL 1982’ye dek tek fen lisesi idi. Şimdi ise 150’nin üzerinde özel ve
devlet fen lisesi mevcut.
Kolejler ise gelenek olarak hep aynı. Kontenjanlarını arttırıyorlar ama bu
yalnızca eğitim kalitesini düşürüyor. Galatasaray Lisesi’nden Fransızca
öğrenmeden mezun olabiliyor birileri mesela.
1974 AFL mezunuyum. O zaman, orta son 4 önemli dersi notu ortalaması 7 olan
biri, 2 aşamalı sınavla okulu kazanabiliyordu (96 kişi). O zamanki (1960 doğumlu)
nüfus, 1 milyon 300 bin kişi idi.
Yine o zaman, (1972-1977) arasında, İş Bankası burs verdiği için basından
izleyebildiğimiz biçimde, ilk 50’ye 25 kişi falan AFL’li giriyordu. Şimdilerde
birçok dalda ilk 10’da hiç yoklar.
Kolejlerle AFL arasındaki fark para. 40 küsur yıldır AFL, Anadolu kökenli
fakir ve zeki çocukların çıkış noktası olageldi.
Robert Lisesi taksitli yatılı parası ise, geçen yıl 55 bin küsur idi, bu
yıl 68.000 küsur.
Meali:
Eğer paran varsa, çocuğuna 20 yıl boyunca 2 milyon TL (1 milyon dolar)
harcayacaksın. Yalnızca eğitiminin temeli için.
AFL parasızdı.
O nedenle bizim bir şarkımız vardı:
“Siz parayla biz beleş, İbrahim kolej” diye...
Son 30 yıllık 3 liberalizm dalgası, büyük abilerinden kopya çekip, en çok
para kazanılacak alan olarak eğitimi ve sağlığı seçti. Sağlık daha çok önemli
sayıldığı için, yılda her kişi başına 200 dolar harcar duruma geldik. Eğitimde
ise hepi topu binde bir-üç kolejlerden yararlanıyor, orada para ise Fethiyeci
dershanelerde. Kolejlere gidebilenler birkaç bin kişi. Gerisi (devlet okulları)
küllüm mafiş.
AFL de mafiş. Fethullah sayesinde. Son 10 küsur yıldır, eski mezunlar biraz
orayı derleyip topladı ama bence tren
kaçtı.
Köy enstitüleri, AFL ve Darüşşafaka, henüz para insanlara bu denli kafayı
yedirmemişken ve Cumhuriyet diye bir şey ortada varken, Türkiye’nin güzide
eğitim kurumları oldu. Bedavaya binlerce sanatçı ve bilimci yetiştirdi.
Binlercesi de hapse girip çıktı, toplum
davası uğruna.
Tabii ki mezunların tamamına yakını, hiç oralardan mezun olmamış gibi
yaşadılar.
Şimdilerde ise; Kadıköy, Gebze ve Bayazıt’ta ilerizekalı çocuklar için,
ilkokul düzeyinden başlayan eğitimler verildiğini biliyoruz.
Bunun formülü yok. Tüm saydığım türden okullar, başka başka açılarda eğitim
vererek, yetenekli kişilerin toplum tarafından asimilasyonuna engel olabilir.
İlerizekalı olmayan ve olan marjinaller, toplumu o kronik cahillik ve aptallık batağından arada sırada çıkarabilen tek
insan altkümesidir.
Orta Çağ’ın ne olduğunu biliyoruz. Bir yenisine daha girdik.
Orta Çağ’da bildiğimiz anlamda bugünkü (kampüslü olarak) üniversiteler
başladı. Yani, zehirin panzehiri bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder