Pazartesi, Haziran 24, 2013

Özgür Düşünce



Özgür düşünceli olmak, Jack London gibi özgürce yaşamak değildir.

Çünkü, yolculuk dışsal değil, içseldir.

Söz eylemdir. Özgür düşünmek eylemdir, hem de tarihteki en etkili eylem.

İnsanı insan yapan düşüncedir ama Spinoza’nın sandığı gibi, her insan düşünmez, yalnızca eylem yapar. Hemen tüm insanlar hiç mi hiç düşünmez. Milyonda bir bazı insanlar, yaşamlarının yüzde ya da binde birinde düşünür. Uygarlık sayılanların altkümeleri de o zamanlar inşa edilir. Geri kalanı debelenmedir.

Başka bir açıdan bakılırsa ve dilegetirilirse:

Kültürolojinin veri tabanının % 99,99’u boş verilerden oluşur. Geri kalanın da, çok yoğun besleme ışınına (faz konjugasyon) maruz bırakılarak, ondan kültürel bir hologram (panorama) edilmesi ancak mümkündür.

Yani, düşünce sayılan şey, dahilerde bile çok seyreltiktir.

Epistemoloji açısından bakılırsa:

Dehanın ve özgür düşüncenin değişik yerzamanlarda ve değişik kültürel modlarda, bambaşka biçimlerde tanımlanmasının nedeni budur: Oradan gelen saklı varsayımsal dogmalar.

Bunlar özgür düşünceye yönelik birçok ezber oluşturur.

Saklanan şudur:

Özgür düşüncenn ürünleri, özgür düşünceli sayılanlarca bile tabu sayılan bazı yenilikleri yaratır.

O nedenle, kitle yeni düşünceyi önce red,  sonra inkar, en sonunda da belki kabul eder. Geleneğin ağır bastığı dönemlerde, milenyum boyunca falan inkar edebilir. Orta Çağ da bu demektir zaten. (Daha da ironiği, Orta Çağ Aristo bilgilerini hristiyanlaştırarak engizitörleştirirken, o dönemin Dünya çevresi hesaplamasını binyıl dışlamıştır, sonra da Colomb boylam aralıklarının farklı meridyenlerde farklı olması yüzünden, Arap haritasıyla Hindistan’a vardığını sanmış ama Amerika’ya varmıştı.)

İkilemsel biçimde, yeni paradigmalar yaratmış, Einstein türü bilimcilerin yarattığı paradigmatik duvar (belirsizlik, kuantum, görelik kuramları) sayesinde bilim, yüzyıldır kilitlendi. Belki çoktan ışık hızını aşma hesapları yapılmış olacaktı ve yıldızlara çoktan yol alıyor olacaktık ama ev-gezagen Dünya antropormorfik faşizmine gömülüp kalmış durumdayız.

Sanat avangardizmi (öncü ruhunu) yitirdi.

Felsefe, novum (yeni ve farklı) düşünce üretmeyi ve sorulmamış sorular sorabilmeyi yitirdi.

Yani, şu an bilimde, sanatta, düşünde bile özgür düşünce yok.

Ancak, yaramaz çocuklar her zamankinden daha becerikli. Kendilerine, ciddi bilim dergilerinde bile söz hakkı yaratabiliyorlar ki yeni orta çağın ironik özelliklerinden biri de bu. Bunun nedeni de, bir tür ‘ne olsa gider’ci lümpen anarşist paradigmatizm idi (Feyerabend türü denebilir).

Ancak, eski çökerken duvarlarını da indiriyor.

İnsanlar yeni orta çağa girmişken duvarsız kaldı.

O nedenle yeni ve farklı düşünce hiç yankı bulmuyor.

Ancak aynı zamanda geleceğe yönelik blokajı da çok az. Zaten güncel teknolojik koşullar, düşüncelerin kıyameti bile atlatabilmesi olanağını yaratmış durumda.

O nedenle özgür düşünce, geleceğin eksodus yoluna doğru yürüyenlerde, marjinallerde, ayrallarda var ama onlarda da gayet saçmasapan ifade edilmiş olarak...

Özgür düşüncenin minimalizmine ve yeni diline hoşgeldiniz...


Hiç yorum yok: