Cuma, Haziran 07, 2013

Dünya Sistemi ve Yeni Orta Çağ



Dünya sistemiciler, farklı ekollerde nüanslanarak, 5.000 yıllık dünya tarihinin, ekonomik determinist bir ölçütle tekparça bir sistem olduğunu savunurlar.

Bu sistem göreli yeni olduğu için, henüz tamamlanmadı. Bu da ona epeyi açık verdiriyor.

Bu azıklardan biri de, geçmişbilim için çok aşırı yorum sayılabilecek çıkarsamalar kullanırlarken, bunu günümüze ve yakın geleceğe uygulamaktan özenle kaçınmaları, bunun yerine imalar ile yetinmeleri.

Özet bir neden-sonuç ilintileri dizgesi:

Yerleşik / Aristo’sal mantıkta, 1 neden 1 sonuç getirir. Oysa, neden ve sonuç birbirini de getirebilir ki buna ‘döngüsel neden-sonuç ilintisi’ diyoruz. Bir de birebirlik bozulabilir: 2 neden 1 sonuç ve 1 neden 2 sonuç oluşturabilir.

Bunu asıl Orta Çağ açısından bir örnekleyelim:

Zamansal ardışıklık olarak, ‘Roma, Kavimler Göçü, Orta Çağ ve AB dünya hegemonyası (1500-1945)’ geldi.

Roma Roma iken, ‘Pax Romana’ diye uyduruk bir terim olmasına karşın, (Batı) Roma MÖ 200 – MS 400 arasında Avrupa’nın ve halklarının savaşlarla tam anlamıyla canına okudu.

Buna biz sevgili (öyle denilen ama kesin olmayan) proto-Türkler’in Orta Asya’dan dıgıdak dıgıdak taa (o zamanlar) Macaristan’a dek gelip, geriye Roma’nın sonunu getiren Hun Attila’yı çıkaracak bir askeri miras bırakması eklenince, kıyım arttı.

(Açıkçası, kavimler, göçleri ve birbirleri içinde erimelerine yönelik tarihlerin hiçbirine güvenemiyoruz. Tüm modeller, tüm gerçekleri ve olguları açıklayamadığı gibi, tersine onlarla çelişiyor ama tarihçiler de insan olduğu için, buna çare olarak, yeni ve farklı bilgi üretmektense, birbirleriyle dogmatik savaş yapmayı yeğliyorlar. O nedenle, biz de güneşin altında söz söyleyebilmek için, saçmalama hakkını kullanacağız.)

Şimdi, bu durumda:

Roma’nın çöküşünün değil de, uzun süreli varlığının Avrupa’yı tüketip Orta Çağ yaratması, Kavimler Göçü’nün Orta Çağ’ı yaratmasından daha olası ve bu da klasik neden-sonuç dizisini bozuyor ve arada neden-sonuçsal bir senkop oluşuyor.

Le Goff’un ‘Orta Çağda Entellektüeller’ kitabında açımladığı üzere, Orta Çağ bilgisel açıdan rönesansı öncülleyecek duruma, entelektüellerin halkın içinden kopup, kampüs-üniversite içinde elitist bir yalıtıma girmesi (ve bunun da olağan olarak sıradan insanları bilime düşmanlaştırması ve yabancılaştırması) sürecinin de imlediği üzere, çok dar bir çevrede bilgi birikimi, hem Orta Çağ’ın (simyacılık), hem de (prenslerin sanatçı beslemesi yoluyla) rönesansın göstergesi olabiliyor.

Günümüz içinse, hiçbirşey yaratmayan Roma ile hiçbirşey yaratmayan ABD çakışıyor.

Demek ki dünya sistemcilerin tersine davranan bir neo-dünya sistemici olarak, ABD’nin yeni Orta Çağ’ı ve geleceksel ardılı neo-(n)-rönesansı yaratması süreçlerine bakabiliriz ki bu metin bunun yalnızca girişinin girişi olabilecek.

Yani, elimizde neo-Roma olarak ABD ve yeni kavimler göçü mevcut. (Bu süreç; ABD ve SSCB’nin farklı tarafları desteklemesi sonucu oluşan, 3. Dünya’nın ilk kez sanayileşmesi (ki o zaman buna ‘2. Sanayileşme’ denmişti) ile birleşip de, yeni kentleşme ve ardından (örneğin 1970’lerin devi olan Japonya’da 1990’lardan beridir) yeni çökme çığı yaşanması olarak da yaşandı ve yaşanıyor.)

Jacques Attali, ‘Yakın Geleceğin Tarihi’nde ABD’ye bir şans tanır ve uzlaşma yolunu seçebileceğini önesürer ama şimdiye dek, tarihte uzlaşmış bir en büyük hegemon devlet yok.

Kaldı ki ABD, 2007 ile gerçek bir yeni-çöküş sürecine (bizim deyimimizle 2029 Neo-Global-Krizi’ne) doğru gidiyor.

Burada ilginç bir gözlem var:

Bazı insanlar, hala Dünya’yı İngiltere’nin veya Rockfeller’in yönettiğini sanıyor. Oysa ki global makro-makro fonlara baktığımızda., bunun Norveç gibi kimsenin bilmediği odaklarda toplandığını görüyoruz. Keza, yeni açıklanan 32 trilyon dolarlık en zenginler kara parasının listesinde tüm ülkelerden insanlar var, tıpkı dolar milyarderleri listesinde olduğu gibi ki bu bir Rockfeller kartelini mümkün kılmıyor; öyle olsaydı 5 yılda 1 milyarder listesi üçte bir oranında değişmezdi. Haa, Google’ın veya Apple’ın başındakilerin, Rockfeller kültürel dedelerine benzer davrandığı da bir gerçek ve bu onların sonu demek olacak er veya geç. Zaten ‘forward’ işlemli ekonomi artık frensiz. (Bunun da sonu, onun yasaklanması ve altının er veya geç yeniden yükselişi, hatta parada altına geri dönüş olarak yaşanacak.)

Girişin girişi için, son vektör:

Acaba; yeni Orta Çağ’ın yıkımlarını, tarihte ilk kez olarak yavaşlatmak, gelecek olan yeni rönesansın potansiyel yaratıcılıklarını engelleyecek mi?

Koyut: Bunu yazıp yayınlamak değil, aklından bile geçirmek, gelecekbilim açısından bunun etkili olması demek.

Ara veri:

Asimov sanatsal / bilimkurgusal / Roma tabanlı gelecekbilimi, buna yanıt vermez (bakınız ‘Vakıf’ yedilemesi). Ancak, düşüncenin akla gelip ilk ifade edildiği dönem olan, 2. Dünya Savaşı’nın yıkımlarından çok sonra, 1980’lerde (Asimov’un hiç algılayamadığı) neo-globalist neo-liberalizmin, aslında 2. Dünya Savaşı’ndan beter olan yeni yıkımları başladığında, kendi kendine değil de, editör zoruyla yazdığı yeni eklerde, hiç de kendisinden beklenmeyen biçimde, (Vakıf x anti-Vakıf’lı) düalizmin dışına çıkar, üçüncü, dördüncü ve beşinci şıkları da sisteme katar.

Asıl gelecekbilim kurucusu / patentçisi Alman Flechtheim ise, gidip Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne yıllarca danışmanlık yapar, tıpkı Attali’nin bunu Fransa’da Fransa Sosyalist Partisi için yaptığı gibi. Oysa gelecekbilim ilkesi, tarihi yapanların tarihi bilmemesi varsayımına dayalı olduğu gibi, gelecekbilimi yaratanların sisteme dahil olmadığı varsayımına da dayalıdır. Yani Attali ve Flechtheim, daha ilk adımlarını attıklarında epistemolojik olarak bitmişlerdi.

Konuya kaos matematiği açısından bakarsak, göründüğü kadarıyla elimizde tarihsel olarak çok fazla (Popper gibi, hatta Feyerabend gibi) epistemelojik faşizmli müdahale olduğu gerçeğine varıyoruz.

Bunun panzehiri henüz yok. (Uygulanabilir ama yanılabilir alternatif yol(lar) tasarlanabilir.)

Burada duruyoruz. Es.


Hiç yorum yok: