Çarşamba, Haziran 12, 2013

Mental, Kültürel, Siyasal Konfüzyon

Son 2 haftanın olayları, halkımızın feci olarak mental, kültürel, siyasal konfüzyon durumunda olduğunu açımladı.

Tamam, ülkemizde zaten kavramsal açıkseçiklik yok. Bir şeyci olmadan önce, onun tanımını veya tanımlarını bilmek gerektiğini, kimse henüz öğrenemedi.

Tamam, ülkemiz halkları mayoz bölünmeye çok yatkındır.

Da arkadaşlar, bu kadar da dağıtmayaydınız, toplaması epeyi zor olacak.

Halkımız, liberal-muhafazakar birarada olunamayacağını bilmiyordu.

Halkımız milliyetçi solun da gerici olduğunu, Ecevit’ten bu yana öğrenemedi.

Uç solcularımızın önemli bir bölümü, 3 darbeyi desteklerken, ilerici bir ordu olamayacağını öğrenemedi, hem de işkencelere karşın (reformizm ilericilik değildir).

Halkımız, Özal ile gelen bol paranın veya bol tüketimin özgürlük olmadığını öğrenemedi.

Son 20 yıldır da, internetin özgürlük arttıramayabileceğini öğrenemedi.

İnternetin içine doğmanın, onu en etkin / en işlevsel kullanan olmayı gerektirmediği öğrenemedi.

İnternette örgütlenmenin belli açılardan dingildek olduğu öğrenilemedi.

Siyasal muhalafetin illa mitingle olmayacağını öğrenemedi.

Sisteme veya düzene entegre olmamanın tüm bir yaşamı kapsadığını öğrenemedi.

Maratonda depar atılmayacağını öğrenemedi.

Sonra, bir yiğit (kitlesi) çıktı meydane...

E, güzel. Peki, ne oldu, ne oluyor, ne olacak?

Gelelim mayoz bölünmelere:

Mitinglere taraftar olan AKP’li gördüm.

Mitinglere taraftar olan MHP’li gördüm.

Kürtler, yeni olayların barış sürecini bozmasından çok, medyanın gündemini kaptırmaktan rahatsız olduğu için, karşıysa mitinglere karşı... (81 – 77 = 4 ilin neden gösteri yapmadığını açıklayan haberleri okuyun.)

CHP’linin mitinglere taraftar olanı var, olmayanı var.

Herkes birer ama gibi, olayların yalnızca eline gelen tarafını tutmuş onu önemsiyor.

Şimdi: Türk Baharı’ndan söz edince, kafadan kendi eylemini küçümsemiş ve onun dış kaynaklılığını kabul etmiş olursun.

Şimdi: Futbolcu tayfasını arana alırsan, şikeyi de baştan kabul etmiş olursun. (Taraftarlar meydana girdi, ertesi günü 2 takım şikeden ceza aldı.)

Hikaye böyle uzar gider.

Tamam, Tayyip’in pili tükendi ama Barack’ın da pili tükendi de ondan. Tayyip’in pilini bizimkiler tüketmedi.

Peki, Tayyip gitse, Tayyibe gelse, ilk kadın cumhurbaşkanımız diye onu alkışlamayacaklar mı? (Tansu’ya ‘ilk kadın başbakan’ dediler, o da bize tarihsel rekor enflasyon ve devalüasyon hediye etti, ekonomi profesörü ekonomi profesörü olarak.)

Peki, neden şu peşpeşe gelecek olan 4 seçim için şimdiden örgütlenip de, her seçim sandığına ve her AKP’li görevliye birebir sürekli markaj uygulamıyorsunuz? Tayyip yeniden kazanırsa, yaptıklarınız boşuna gitmeyecek mi? O değiştirilmiş 10 milyon seçmen kaydını unuttunuz mu?

Seçimi kazanmak mı, devrim mi / isyan mı / deşarj mı?

Dipnot: Doğrucu Davut’luğun dönüp dolaşıp üzerimize kalmasından hiç hazzetmiyoruz, çünkü yazdıklarımızdan önce kendimiz hazzetmiyoruz.

Sıktı yahu bu avanaklık...


Hiç yorum yok: