Son günlerde, 100’ün üzerinde kişinin son olaylar hakkındaki düşüncelerini
okudum. İkisine de katılmasam da, olaya geniş açılı panorama ile bakmaya
çabalayan 2 kişiye rasladım: Faruk Birtek ve Demir Küçükaydın.
Birtek biraz akademisyen, Küçükaydın birazdan çok 1968’li kalmakta. Yine
de, terazinin iki kefesine konulurlarsa, bir denge durumu yakalanabilir.
Her ikisi de durumu tarihsel gerçeklerle / olgularla ilintilendiriyor.
Birtek şöyle diyor:
“Çünkü ben mutedil, barış sever, Sufilikten ilham alan Müslümanlığı çok
seviyorum. Müslümanlığın bu unsuru çok önemli. Müslümanlığı Muaviye'ye
kaptırmak çok yanlış bir şey. Sonunda Kerbela çıkıyor.”
Yorum:
Öncelikle, düalist bakış açısına dikkat. Oysa, tam da o olay triyalist veya
triyalektik bir durumdu: Kerbela’ya giden yolu Hariciler yarattı ve toptan yok edildiler; bugün ise geriye Şiilik
ve Sünnilik kaldı. Daha da önemlisi, her 2 taraf da, taraf tutarak onların
tarihi yazımını yadsır.
Bu triyalektiğe ve dolayısıyla poliyalektiğe geri döneceğiz.
Küçükaydın ne demiş?:
“İkincisi, Askeri bürokratik oligarşi esnektir. Burjuvazi kadar hatta ondan
daha esnektir. Bizans iken, Osmanlı ile ittifak kurup, kendini yenilemiştir.
Osmanlı olunca, Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, Çok Partili Rejim gibi
dönüşümlerle muazzam bir esneklik gösterir ve bugüne kadar gelir örneğin.”
Of of of, of ki ne of.
Bu bakış açısı, Kıvılcım’ın 1971 darbesini destekleyen bakış açısıdır.
Asker esnek falan değil. Savaşmayı bile unuttuklarını 1983’ten beridir itiraf
ettiler. Birbirlerine ihanet ettiklerini itiraf ettiler (Eşref Bitlis olayı,
vurulan üst rütbeli subay olayı, en son da Ergenekon olayı). İhanet esneklik
değil, esnekliksizlik, yani köşeye sıkışmadır. ‘Ben gümbürtüye gideceğime,
başkası gitsin’ hesabıdır.
Ayrıca, askerin askere, asker ve polisin birbirine birden çok kez silah çektiğinin
yaşandığını unutmuş bir saptamadır.
Bu nokta önemli, çünkü son isyanda Gümüşsuyu’nda asker-polis çatıştı ve
askerler sivillere yardım etti.
Bir ondan, bir ondan, devam:
Sıra Birtek’te:
“...Türkiye'nin insanı, bu kadar çatışmayı, karşı karşıya getirilmeyi,
kutuplaşmayı, yok edilmeyi, hiçe sayılmayı kabul etmek istemiyor.”
Tam tersine: Türkiye halkları
mayoz bölünmeyi sever.
Sağ-sol diye de bölünür, şimdiki gibi sağ-sağ (ulusalcı-şeriatçı) diye de
bölünür. 50 sol fraksiyon ve 50 de tarikat olur bu ülkede.
Son olaylar, bildiğimiz burjuvanın işi. Sosyal medyada böyle ancak onlar
örgütlenebilir çünkü. Eh burjuva, Fransa Devrimi’ni yapsa da, dönektir, döner, sonra
yeniden kralcı olur. Burjuvazi de, kendi içinde alt-orta-büyük olarak bölünüktür
ve bunların çıkarları çatışır.
Eh, nihilist sıkılmışlarımız da
çok.
Bir de, kuramsal anlamda ciddi anarşist gençler var. Onlar, devlete karşı,
herşeye karşı...
Bakalım Küçükaydın’a:
“Tıpkı Roma-Bizans’ın aldığı Osmanlı aşısıyla Doğuda hızla gelişmesi ve iki
yüz yıl önce Selçuk aşısı alarak, kendisini Ege sahillerine kadar kovalayan
İran’ı, ta bugünkü sınırlara kadar sürmesi gibi; Kürt aşısı almış, parlamentoyu
da ayıbını örten bir asma yaprağı olarak, ayıp yerinin üstüne koymuş, Türk-Kürt
askeri bürokratik oligarşisi de, mezhep ve aşiret çatışmaları içinde bunalmış
Suriye ve Irak halkına da bir kurtarıcı gibi görünüp, Bağdat ve Şam’a kadar
yayılabilir.”
Orda dur: Bu, harp zenginici ve Kuzey Irak’ta 20 küsur yıl önce ticaret
yapmaya başlayanların ideolojisi.
Yahu, eski dünya imparatoru İngiltere Körfez Savaşı’nda, hem de sosyal
demokrat sosyal demokrat, ABD’nin peşine takıldı da, öölecene yayılabildi mi?
Onun yapamadığını Türkiye nasıl yapacak? Hadi, olmayacak hesap tuttu diyelim,
bu ABD’nin zararına olmayacak mı? ABD buna izin verir mi?
Peki, ya Kürtler Türkler’e ihanet etmeyecek mi? Etmedi mi?
Gelelim bizim yorumumuza:
Tayyip’in 10 yılı doldu. Miyadı da doldu. Bizde darbeler bile, 10 yılda
başlayıp bitiyor da, yenisi bile oluyor.
Miyadı dolan tüm muktedirler gibi, kendini dev aynasında görüyor. Yangına
benzin döküyor. Durum bu.
Beni güldüren Müslümanlar’ın bu aymazlığı:
Yahu, asıl kuvetli olduğunuz zaman, niye aymadınız da, ortalığı
düzlemediniz?
Son 1 yıldır birçok olay AKP’yi tüketti. Daha kapıda savaş var, global
ekonomik kriz var.
Evet AKP, TC emperyalizmine soyundu ama yeterince özgüveni yoktu. Sonuçta, iktidara
ABD fıştığıyla gelmiş bir parti. Sonuca varamadı 10 yılda.
Evet AKP, taşıma sıcak ve kara para
ile 10 yıldır ekonominin tekerleklerini döndürüyor. Bugün borsanın yarım günde
% 7 çakılması gibi, gerçek bir krizin aynı anda 100 milyar dolar para çıkışı
demek olacağını mı da bilemediler?
Evet, elma şekerinin elması bitti. Şimdi,
sap kime girecek?
Tabii ki % 99’a girecek.
Ancak o % 99, 1923’ten beridir bir
türlü ısınamadığı 1. Cumhuriyet’i yıkarsa, altında kendisinin kalacağını da
göremedi. Daha az nefret edilir olmaktansa, daha çok nefret edilir bir
kitle oldu. Sonuçta da, trajedi komedi oldu.
Çinliler’in dediğince: Heyecanlı
zamanlarda yaşarız inşallah...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder