Cuma, Kasım 15, 2013

Alternatif Parti ve Saydam Avrupa Dikmesi



Daha önceki bir dizi metnimizde, AB ülkelerindeki klasik sol-sağ ayrımının, Yeşiller’den başlayarak, en son Almanya 2013 genel seçimlerine uzanan, parti ve oy dağılımlarını ve bunun değişimlerini irdelemiştik.

Alternatif Parti, bu seçimlerde yeni / marjinal / küçük / farklı parti olmanın yolunu açmıştı.




Alternatif Parti, Almanya’nın avro üyeliğine karşı. Buna benzer bir durumda, diğer AB ülkesi olan Hollanda’dan bir parti var: Saydam Avrupa.


Bu parti, AB içindeki yolsuzluklara karşı kurulmuş bir parti. 4 bin avroluk bir bütçeyle 2 milletvekili çıkarmış. Bu parti de, bir bakıma AB’ye karşı, en azından olduğu gibiliğine karşı.

Sözünü ettiğimiz 2 partinin birinci ortak yanı bu.

İkinci ortak yanları, yeni / marjinal / küçük / farklı bir parti olmaları.

Bu açıdan bakınca, ikisi de klasik sol-sağ ayrımının dışında.

Bu açıdan bakınca, ikisi de (en azından görünürde veya şimdiki tanımla) apolitik birer parti.

(Onların öncülü olarak, Yeşiller de böyle başlamış ve zaman içinde kendine sol yelpazede ve koalisyonla iktidarda yer bulmuştu. Belki onlar da böyle olur, belki olmaz, göreceğiz.)

Devamında ilginç bir durum var:

Saydam Avrupa, Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Grubu ile ortak davranıyor, yani o partisel oluşumun içinde konumlanmış.

Aynı grup içinde bağımsızlar da var, özellikle de küçük ülkelerden bunlar.

Demek ki işin içine % 5 yerine, % 0 gibi bir baraj da düşünülürse, bunların önümüzdeki birkaç seçim ve 5-15 yıl boyunca, AB’nin politik yaşamının anahatlarında belli çizgiler olacaklarını öngörebiliriz rahatlıkla.

Tabii bunun yanısıra, blok parti-oy dağılımları da baki: % 15-20 uç sağ ve % 15-20 uç sol.

2010-2015 momentiyle bu 2 durumun, tam sayılar ve küsuratın birbirini dengeleyen ve birbiriyle politik sembiyöz durumunda olan değişkenler olarak tanımlanabileceğini düşünüyoruz. Tanımlamak istediğimiz, tam da buydu.

Şerh: Bu türden ana akım / küsurat parti dağılımı, Avrupa ülkelerinde ilk kez raslanan bir durum değil.

Kaçıncısı olursa olsun, peki bu durum, yeni bir politik yol çatallanmasına doğru gider mi?

Kontrol parametresi olarak Yeşiller’in epeyi gönüllü olarak  normalleşmesi ve buna koşut olarak oy yitirmesi var elimizde.

Ters kontrol parametresi olarak ise, bugün Rusya’da bir sonraki devrimin ne zaman olacağına ilişkin bahislerin taksilerde yapılmaya başlamasını gösterebiliriz.


Yani tamam Putin, 11 yıl daha diktatör ama bunun yarını da var ve bizi ilgilendiren de o zaten...

Tamam, Merkel hala egemen ama bunun yarını da var ve bizi ilgilendiren de o zaten.

Tamam, AB hala kör topal baki ama bunun yarını da var ve bizi ilgilendiren de o zaten...

Luxemburg istemeden ve bilmeden Hitler’i besledi.

Peki, Alternatif Parti ve Saydam Avrupa, hangi yarını besliyor?

Bilmek istediğimiz bu.

Şu an var olan şimdiden görebildiğimiz şu:

AB; 2029 ekonomik, gıda, su ve enerji krizlerini atlatamaz. Bırakın koca kıtayı, ülke Almanya, zamanında neredeyse 100 eyalet olmuştu. İngiltere, Belçika ve İspanya, parçalanmak için sıra bekliyor şimdilerde.

Sanırız, yeni beylikler Avrupa’sını bu yeni / marjinal / küçük / farklı partiler yönetecek gibi.

Tabii asıl sorumuz şu:

Sözünü ettiğimiz bu 2 parti, iktidara karşı ne yapacak acaba?

(Yeşiller iktidarı yediler ve iktidar da onları yedi ve bitirdi.)

Çıkış:

Kendi yarattığı devrimden ayrılan devrimci bir neo-entellektüelim. Siyaseten de önerdiğim davranış budur. Ama bunu yapmak, var olmaktan değil de, yok olmaktan geçer, bir zamanlar anarşistlerinin yaptığı gibi (ama onlar bile, bir yerlerde ve bir zamanlarda iktidar oldular)...

Yani, bu konuda tarih tekerrür edecek gibi... Yani, iktidar olmak veya olmamak: İşte bütün mesele burada...      


Hiç yorum yok: