Çarşamba, Kasım 13, 2013

Sol Sağ, Sol Sağ



Bu metnin şeması,  10 Kasım 2013 günü zihnimde oluştu.

Üzerine, 13 Kasım 2013 tarihli Demir Küçükaydın metnini okuma da eklendi. Ana şema değişmedi. Güncel yorumlar değişti.


İlk saptamalar:

Bir: Tarihsel bir metamorfoz evresine girdik ama bu pekala anti-metamorfoz ile de sonuçlanabilir ama sonuçlanmayabilir de, yani geri-devrim de olabilir.

İki: Bu metamorfoz, bilinen devrimlerden 4-5 kez üsselce daha büyük, daha da önemlisi Neolitik Devrim’den de daha büyüktür (Zaten Neolitik Devrim de, binlerce yıl boyunca kezlerce geri evrilmişti.).

Üç: Süreci de, gerçekleşen 2. Sanayileşme’nin 1. Sanayileşme ile sentezi / praksisi üzerinde işlemektedir.

Dört: İlk modern / gerçek devrim olan 1789 Fransa Devrimi, 1750’lerde başlayan 1. Sanayileşme’nin bir alt-sürecidir.

Beş: Günümüzdeki sol-sağ ayrımı ve söylemi de, bu Fransa Devrimi üzerinden yürütülmektedir hala ve maalesef.

Altı: Sol ve sağ yer değiştirebilir, değiştirmiştir de, ilkin 1789 ertesinde.

Yedi: Araya tarihin ilk / resmi terör tanımı olan Terör Dönemi de girmiştir, yani bildiğiniz kaos.

Sekiz: 1790 tarihinde Malthus’un, Darwin’e ve Marx’a ilham olan eseri vardı ama 1830 tarihli ilk kaos matematikçisi Verhulst’un bu konudaki makalesi yoktu henüz.

Bunlar makro-mikro mekan ve zaman açımlamaları idi.

Gelelim günümüze:

1914 tarihinde marksistler sosyal demokrat partide toplanmıştı. O tarihte 3. Enternasyonel vardı. Hala var. 2014 tarihli Sosyalist Enternasyonel’de yer alan, öyle adlandırılmış sosyal demokrat partiler; milliyetçi, muhazafakar (CHP’nin Kemalizm’i gibi), liberal (Blair ve İşçi Partisi gibi) ve emperyalist (yine Blair gibi) momentte / pozisyonda yer almakta. Karşıtı görünen liberaller ise, hem faşist kadar milliyetçi, hem engizsyon kadar muhafazakar pozisyonda. Günümüz sol-sağ / tezi-antitezi böyle kurulu.

İşte, ilk ve son nokta budur:

Sol, Marx sayesinde (1848 Devrimi, 1871 Komünü, 1914 Savaşı momentlerili olarak), ezelden ebede zaten kaputtu. Şu anda 10 noktalı kaput durumunda.

Nedenleri de şunlar:

Sıfır: Araya parça niyetine 2. Dünya Savaşı girdi.

Bir: Dünya’da 1968’liler, 1980 ertesini yarattı. Bizde 1968’liler ve 1978’liler, 2 aşamada elbirliğiyle 1980’i ve ertesini (1983’ü ve 3 liberalizmi) yarattı. Bunun epeyi vebali solundur. Devrim haklarını çöpe attılar ve tarihin gübresi oldular çoktan ama horoz ölüyor ve gözü çöplükte hala.

İki. Bir anti-maksist olarak ben bunu görebiliyorken, şunu göremiyorlar: Ne Stalin yanlıştı, ne Mao, ne de reel sosyalizm. Yenildiler tabii ama ABD’nin bunun için ödediği bedel de ortada: Bu bir anti-Pirus yenilgisidir ve istenilesidir: Zaten 1917 Devrimi de, 3-5 yenilgi yıkımından sonra gerçekleşmişti, 1989 da öyle bir şey oldu sonuçta.

Üç: 1968’li sol, 2. Dünya Savaşı ertesi yıkımın kendilerine sağladığı beleş özgürlüğü, kendilerinin ödeyerek kazandığını sanıyor hala. Oysa bedeli ödenmeyen özgürlük, bizim neo-alaturka neo-matriyarkallerinki gibi oluyor.

Dört: Hem askeri darbeler, hem de liberalizmler, dekadans üzerinden işleyen bazı özgürlük hacimleri yarattı. Örneğin, ‘neo-con’lar, aileyi savunurken, aileyi yıktı. Yani, diyalektik değil, poliyalektik mevcut durum; burada negatif ve ters olarak ve dekadans üzerinden işledi. Marksist diyalektikte bu tanımlı değil ama gelecekbilimsel poliyalektikte tanımlı.

Gelelim şimdiye ve Gezi olaylarına:

Küçükaydın’ın gözlemleri ve saptamaları geçersiz. Savlarımı, arayan günü gününe gazete saflarından izleyebilir.

Bir: Geziciler, baştan alaturka solu özellikle aralarında istemediler.

İki: Geziciler apolitik, dolayısıyla sol-değil olduklarını kendileri açıkladılar.

Üç: Solu almayan ama namazı içine alan Geziciler, kendiliğinden gerici oldular, özgürlükçü falan değil, demokrat hiç değil.

Dört: Gezicilerin 28 yaş ortalaması onların 68’lilerin torunları ve/ya 78’lilerin çocukları olduğunu imliyor, yani armut dibine düşüyor.

Beş: Ne 2007 Cumhuriyet mitingleri, ne de Geziciler, 1 milyon kişi ile hiçbir şey yapamadı. Zaten 1 Mayıs 1977 de öyle olmuştu. Yani kalabalık yalnızca göz boyar.

Altı: Zenginkondulular (Gramsci anlamında burjuvaziyle işbirliği yapan lümpen alt-proleterya / mujik), ancak ve ancak engizitör ve faşist olabilir, oldular da. Gün Zileli’nin bizzat yaşayıp anlattığı üzere, o zenginkonducular, gecekondularını 68’lilere yaptırıp, sonra da onları ihbar eden (1971 darbesinin jargonuyla) muhbir vatandaşlar oldular. Lümpen proleteryanın devrim falan yapamayacağını, artı ilerici de olamayacağını Karl peygamber bile söylemişti zamanında.

Bu durumda ne?:

Bir: Küçükaydın, baştan beni etkilemişti ama menzili kısa imiş: Beyni istop etmiş çoktan. Olduğu yerde gacırdıyor şimdi.

İki: % 99 olsun, Geziciler olsun, tabii ki bir prova ama Bitmeyen Kavga’nın dandik bir provası yalnızca.

Üç: Yani, kuzguna yavrusunun şahin görünmesi için neden yok. Bunu da, 2013 Eylül’de gelemediklerinden anladık çoktan: O sırada Gümüşlük’te idiler ve Gümüşlük Akademisi, bu yıl artık para kazanmaya başladı ve Boğaziçi Arnavutköy’e terfi etti dedesi.

Dört: Bunlar umudumuzu kırmıyor, çünkü umuda gereksinimimiz yok, çünkü kendi işini kendi gören, kurt enseli topal karınca hac yolunda olduk çoktan.

Beş: Bırakın gelecekbilimciler konuşsun:

Nanoteknolojiyi, robotu, uzayı, dış gezegenlerde yerleşmeyi, insan sonrası türü, klonlamayı, beden naklini, ölümsüzlüğü, insan zihninin yazılım olmasını, yapay zekayı, GDO’yu, bilgisayarı, siberuzayı, (Facebook’sal değil, Wikipedia’sal) interneti öğrenin de gelin dedeler.

Ayrıca, bunları artık Sosyalist Enternasyonel’de de konuşun dedeler...

2029 ekonomik, gıda, su, enerji krizini düşünün ve tartışın dedeler. Yıkım geldi ve eziyor çoktan dedeler...

Bunları 4. Enternasyonal’i kurarak orada konuşun dedeler.

Devrimin size hiç gereksinimi olmadı, % 99’un da yok, Geziciler’in de yok dedeler. Araya yancı olmayın dedeler.

Neo-entellektüel olun dedeler.

Orta Çağ’ı yeniden çalışın dedeler.

En sonunda da:

Gelecek hep gelir ve uzun sürer dedeler...

Dipnot: Uzaycılık, sol-sağ dikmesine (ve hem sağa, hem sola) dik çıkar ve her ikisinin de antitezidir. Poliyalektike giden yolda ilk adımlardan biri, bunu anlayabilmektir.


Hiç yorum yok: