Pazar, Kasım 17, 2013

Beyaz Kara Para ve Torunları

2 bilgi / haber:

Almanya’nın GSMH’sinin % 18’si 2008’de vergi cennetlerinde imiş. (Bakınız resim.)


+

“Resmi itiraf: Rusya'dan 20 yılda 1 trilyon dolar offshore hesaplara uçmuş!...”


Dünya’da 32 trilyon dolarlık beyaz kara para olduğu tahmin ediliyor ve buna nedense kimse inanmıyor.

5 Nisan 2013 tarihli bir haber:

“WikiLeaks belgelerinin ardından bu kez de OffshoreLeaks belgeleri patladı. 170 ülkedeki 130 binden fazla multimilyoner zenginin paravan şirketler ve ‘offshore’ hesaplarla nasıl vergi kaçırdığı ortaya çıktı.

...

Belgelerin teker teker ortaya çıkmasının ardından ‘offshore’ hesapları 32 trilyon dolar tutan yüzbinlerce zengini de korku saldı.”


Karşılaştıralım ve karşıtlaştıralım:

Beyaz kara para ile kara kara paranın farkları var:

Öncelikle, mafyanın kara kara parası illa ki ekonomiye girmek ister ama çok büyük fireler de vermeyi göze alır. Bir de mafyacılar zaten illegaliteye ve kriminaliteye tanım gereği açıktır ve yakındır. Mafyacılar, sisteme en hafif deyimle boş verirler.

Sonralıkla, bu beyaz yakalı suçlu abilerimiz ve ablalarımız, hem o kara kara parayı, hem de kendilerinin beyaz kara parasını aklarlar ki zaten kendi beyaz kara paralarının bir bölümü de bundan gelmiştir. Ancak bu yeni zenginler, sistemin dışına çıkamaz. Sisteme bağımlı ve ona köledirler.

Saptamalar:

Öncelikle bu neo-globalist neo-liberalizmin olağan ve sıradan bir sonucudur. Tamam, onlar da tarihte ilk değiller ama bu kez rollerini fazlasıyla abarttılar. Üstelik de, ekonomi kuralları gereği o 32 trilyon için, 3,2 katrilyon dolarlık (1’e 100 oranda) ekonomik zarar / sömürü ve kalıcı bitmiş bir gezegen yarattılar.

Beyaz para paracılarla kara kara paracılar arasında negatif sembiyöz vardır. Bu, dolar milyarderlerinin olağan sirkülasyonu ile birleşince, tam alaturka ‘ne oldum dememeli, ne olacağım demeli’ durumunu yarattı. Bunu da özellikle, önce Özal, sonra Çiller milyarderlerinin hapsi boylamasıyla yaşadık biz, Erdoğan zenginlerine 3-5 yıl sonra sıra gelir.

İkisinin ekonomik zararları farklı olsa da sonuç, 2 kara parasal  birbirine yakın oldu ve bu da tarihte ilk kez yaşanan bir durum. Bunun muadili ise, talancıların veya tefecilerin devletten / kraldan zengin olmasıydı.

Bunun sürdürülebilirliği yok ve hiç de olmadı. O % 99 nedense buna 30 yıldır hiç aymadı. Bunun engellenebilirliği de vardı üstelik. Oysa aynı % 99 sınıf atlama hayalleriyle, örneğin araba almak için grev yapan işçileriyle ve zenginkondulaşan gecekondulularıyla, bu talana ortak oldu ama elinde kala kala kendi sıyrılmış ve ilikleri emilmiş kemikleri kaldı.

Sonul yıkımın en büyük göstergesi, azalan global buğday üretimi ve ‘forward’ işlemlerle 1’e 3 oynayan buğday birim fiyatları oldu. Bu, kıtlığın yıkıcılığının karesini almak demek oldu. Açlık aynı zamanda salgın demektir ki bu da kare-kare sonuç, yani kaosun 4. kuvveti demektir.

Yani:

30 yılda 300 yıllık zarar yazıldı tarihe...

Yeni Orta Çağ yazıldı tarihe...

Kendi sonları yazıldı tarihe...

Bir barbarlık sayfası daha açıldı tarihe...

Ellerine sağlık, ne diyelim...


Hiç yorum yok: