2 bilgi / haber:
Almanya’nın GSMH’sinin % 18’si 2008’de vergi cennetlerinde imiş. (Bakınız
resim.)
+
“Resmi itiraf: Rusya'dan 20 yılda 1 trilyon dolar offshore hesaplara
uçmuş!...”
Dünya’da 32 trilyon dolarlık beyaz
kara para olduğu tahmin ediliyor ve buna nedense kimse inanmıyor.
5 Nisan 2013 tarihli bir haber:
“WikiLeaks belgelerinin ardından bu kez de OffshoreLeaks belgeleri patladı.
170 ülkedeki 130 binden fazla multimilyoner zenginin paravan şirketler ve ‘offshore’
hesaplarla nasıl vergi kaçırdığı ortaya çıktı.
...
Belgelerin teker teker ortaya çıkmasının ardından ‘offshore’ hesapları 32
trilyon dolar tutan yüzbinlerce zengini de korku saldı.”
Karşılaştıralım ve karşıtlaştıralım:
Beyaz kara para ile kara kara paranın farkları var:
Öncelikle, mafyanın kara kara parası illa ki ekonomiye girmek ister ama çok
büyük fireler de vermeyi göze alır. Bir de mafyacılar zaten illegaliteye ve kriminaliteye
tanım gereği açıktır ve yakındır. Mafyacılar, sisteme en hafif deyimle boş
verirler.
Sonralıkla, bu beyaz yakalı suçlu abilerimiz ve ablalarımız, hem o kara
kara parayı, hem de kendilerinin beyaz kara parasını aklarlar ki zaten kendi
beyaz kara paralarının bir bölümü de bundan gelmiştir. Ancak bu yeni zenginler,
sistemin dışına çıkamaz. Sisteme bağımlı ve ona köledirler.
Saptamalar:
Öncelikle bu neo-globalist neo-liberalizmin olağan ve sıradan bir sonucudur.
Tamam, onlar da tarihte ilk değiller ama bu kez rollerini fazlasıyla
abarttılar. Üstelik de, ekonomi kuralları gereği o 32 trilyon için, 3,2
katrilyon dolarlık (1’e 100 oranda) ekonomik zarar / sömürü ve kalıcı bitmiş
bir gezegen yarattılar.
Beyaz para paracılarla kara kara paracılar arasında negatif sembiyöz
vardır. Bu, dolar milyarderlerinin olağan sirkülasyonu ile birleşince, tam
alaturka ‘ne oldum dememeli, ne olacağım demeli’ durumunu yarattı. Bunu da
özellikle, önce Özal, sonra Çiller milyarderlerinin hapsi boylamasıyla yaşadık
biz, Erdoğan zenginlerine 3-5 yıl sonra sıra gelir.
İkisinin ekonomik zararları farklı olsa da sonuç, 2 kara parasal birbirine yakın oldu ve bu da tarihte ilk kez
yaşanan bir durum. Bunun muadili ise, talancıların veya tefecilerin devletten /
kraldan zengin olmasıydı.
Bunun sürdürülebilirliği yok ve hiç de olmadı. O % 99 nedense buna 30
yıldır hiç aymadı. Bunun engellenebilirliği de vardı üstelik. Oysa aynı % 99
sınıf atlama hayalleriyle, örneğin araba almak için grev yapan işçileriyle ve
zenginkondulaşan gecekondulularıyla, bu talana ortak oldu ama elinde kala kala
kendi sıyrılmış ve ilikleri emilmiş kemikleri kaldı.
Sonul yıkımın en büyük göstergesi, azalan
global buğday üretimi ve ‘forward’ işlemlerle 1’e 3 oynayan buğday birim fiyatları
oldu. Bu, kıtlığın yıkıcılığının karesini almak demek oldu. Açlık aynı zamanda
salgın demektir ki bu da kare-kare sonuç, yani kaosun 4. kuvveti demektir.
Yani:
30 yılda 300 yıllık zarar yazıldı tarihe...
Yeni Orta Çağ yazıldı tarihe...
Kendi sonları yazıldı tarihe...
Bir barbarlık sayfası daha açıldı tarihe...
Ellerine sağlık, ne diyelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder