Son birkaç yıldır bu durumu yoğun olarak gözlüyorum ve giderek artan bir
biçimde, bunun yeni orta çağın kültürel göstergelerinden biri olduğunu
düşünüyorum.
Vasıflılık ile, örneğin bir elektrik tesisatçısının elektrik tesisatçsı
olarak bilmesi beklenen standart bilgiyi kastediyoruz. Aynı zamanda, onun
yapacağına bozmasını kastediyoruz.
20. Yüzyıldaki global zorunlu eğitim furyası ile egemen kılınan hukuksal
yasayı bilmemenin mazaret olmaması gibi, bu vasıfsızlık da günümüzde herhangi
bir hatalı davranış için mazeret değildir.
Kitap konusunda örneklersek; yazar, entellektüel, okur, koleksiyoner ve
akademisyenin, ticari ve kütüphanesel yollarla kitap edinme konusunda,
vasıfsız-altı konumda olduğunu şu metnimde dilegetirmiştim:
Bu, işin Batı’sal / ilerici kanadı.
Bir de işin Doğu’sal / gerici kanadı var:
Müslüman ümmiler:
Bunların her tür insanlık ve nefret suçunu işleyip, sonra oturup da
‘allahım beni affet, bir cahillik ettim’ diyebilmesi ve bunun da pekala tövbe
niyetine geçirilmesi gibi bir durum yaratılmış durumda.
Bunlar özel / mikro ölçek / ölçüt.
Bir de genel / makro ölçek / ölçüt olsun bakalım:
Bazır realist tarihçiler, insana düşünme yetisi atfedilebilmesinin, ancak
en erken MS 1000 gibi mümkün olacağını belirtmişlerdir: 4 milenyumluk baş-tarih
külliyen mafiş yani.
Bir de şu var:
İnsanlık tarihinde düşünce niyetine ne yapılmışsa, onu da 100 milyar
kişiden 100 bin kişisi yapmış.
Bunlar da konunun dış sınırları olsun.
Şimdi gelelim konunun yeni orta çağ ilintisine:
Salgın hastalıklar gibi, salgın cehalet silsilelerinin de (örneğin
Dünya’nın çevresi MÖ 100 gibi hesaplanmışken, MS 400-1650 arasında Avrupa’da
Dünya’nın düz olduğu kabul edilmiş ve bunun tersini düşünenler öldürülmüştür.
1.250 yıl, aptallık ve cahillik silsilesi için yeterince uzun bir süre ve tüm
Avrupa da yeterince geniş bir bölge) kendi yayılma dinamkileri var. (İşte
bunlar, devamı gelecek metinlerde irdelenecek konular.)
Şimdilerde son globalleşme nedeniyle olgu, tüm global nüfusu (10-20 milyar arasında
değişen anlık toplam nüfusu, 150 yıl ve sözü edilen zaman için ise 40 küsur milyar
zamansal tam toplam nüfusu) etkiliyor (etkileyecek değil, etkiledi bile).
Ancak yine eski orta çağdan kalan bir bilgi var elimizde:
Milano gibi, coğrafi açıdan bazı yalıtık bölgeler, salgından etkilenmemiş.
Jacques le Goff’un olumsuzlayarak açımladığı üzere, kampüslerin ve
üniversitelerin icadıyla, bazı bilgi adaları da kurulmuştu ve halk-bilgi
kopukluğu başlamıştı yine aynı dönemde.
20. Yüzyıl bunu toplu bilisizlikte ve bilimkurgu romanda, ‘Fahrenheit 451’deki
gibi, herkesin 1 kitap olması ve onu yaşatması gibi bir panzehir çok daha önceden
üretilmişti bunun için.
Yani hastalık var, ilaç baştan var.
E peki, salgında ilk kim kurtarılacak?
Doğru yanıtın entellektüeller olması gerekli ama onlar taa 2,5 milenyumluk
Konfiçyus, Platon ve Aristo entellektüel biyografisi herzeleri nedeniyle çoktan
tarih dersinde sınıfta çaktılar amcası.
O zaman yanıt, var olan aktuel entellektüeller
değil de, henüz doğmamış potansiyel
entellektüeller olmakta ve bunun da panzehiri, bilginin desentralizasyonu
olmakta. Yani, 1 milyonluk tek bir kütüphane değil de, birbirinden epeyi uzakta
10 binlik 100 kütüphane çözüm olmakta bu duruma. Uzak tarihteki İskenderiye
Kütüphanesi ve yakın tarihteki İstanbul’daki Karamanlıca kitap koleksiyonunun
kazara toptan yanması ile yok olması örnekleri varken, bunun zaten böyle olması
gerektiği de çok açıkça ortada.
Peki, vasıfsız-altılar için vasıfsız-altılığın panzehiri var mıdır acaba?
Bu metin (veya metinler dizisi) bunu sorgulamak için tasarlandı.
İlk yanıt, bilmiyorum.
Çünkü, olağan zekalı ve ilkokul mezunu anababadan doğan 200 IQ’lu, 10 bin
kitap okumuş, 200 kitap yazmış bir sonuç olmakta isem, taraftarı olduğum
süper-elitizmi burada ve şimdi kullanamam demektir. Sonuçta beni ben yapan,
yaşadıklarımdır.
90 yıllık cumhuriyet, hepi topu, o da belki, halkına ancak ve ancak
okuma-yazma öğretti ama üniversite mezunları dahil edilerek, şu an bir sınav yapılsa,
bunların % 75’i temel dil sınavında çakar gibi görünmekte.
Zaten, hastalığın birincil semptomu bu: Artan bir okuryazarlık toplu alerjisi ve bunun internet ile yaygınlaşması.
Haa, tabii ki denebilir ki başarısız
devrim demek, başarılı bir
karşı-devrim demek olabiliyor. Doğrudur. Zaten yaşanan da kabaca odur
kanımızca.
Burada geçerli olan ironik durum şu ki bilgi-sevmez tüm halklar bile, o
bilgileri pekala yaşatıyor, hem de yüzyıllarca: Aristo metinlerini Süryaniler
böyle yaptı örneğin, tarihe başka katkıları da yok belirgin olarak.
Sanki bu durumda şöyle bir formül olabilirmiş gibi görünmekte:
Daha çok bilebilmek için daha az
öğrenme çabası gerekir ki bu bir anti-Heisenberg
Belirsizliği çözümüdür ve daha komik olanı, eksik bilimi (kiliseleşen
bilimi) tam bilim yapacak olan, tam da şimdiki metafizik (anti-bilim) olmakta.
Nokta.
Es.
Yolları çatallanmış bahçenin sapa yolları bir kez daha irdelenecek ama
giriş için bu kadarı yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder