Pazartesi, Kasım 18, 2013

Vasıfsızlık-Altı



Son birkaç yıldır bu durumu yoğun olarak gözlüyorum ve giderek artan bir biçimde, bunun yeni orta çağın kültürel göstergelerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Vasıflılık ile, örneğin bir elektrik tesisatçısının elektrik tesisatçsı olarak bilmesi beklenen standart bilgiyi kastediyoruz. Aynı zamanda, onun yapacağına bozmasını kastediyoruz.

20. Yüzyıldaki global zorunlu eğitim furyası ile egemen kılınan hukuksal yasayı bilmemenin mazaret olmaması gibi, bu vasıfsızlık da günümüzde herhangi bir hatalı davranış için mazeret değildir.

Kitap konusunda örneklersek; yazar, entellektüel, okur, koleksiyoner ve akademisyenin, ticari ve kütüphanesel yollarla kitap edinme konusunda, vasıfsız-altı konumda olduğunu şu metnimde dilegetirmiştim:


Bu, işin Batı’sal / ilerici kanadı.

Bir de işin Doğu’sal / gerici kanadı var:

Müslüman ümmiler:

Bunların her tür insanlık ve nefret suçunu işleyip, sonra oturup da ‘allahım beni affet, bir cahillik ettim’ diyebilmesi ve bunun da pekala tövbe niyetine geçirilmesi gibi bir durum yaratılmış durumda.

Bunlar özel / mikro ölçek / ölçüt.

Bir de genel / makro ölçek / ölçüt olsun bakalım:

Bazır realist tarihçiler, insana düşünme yetisi atfedilebilmesinin, ancak en erken MS 1000 gibi mümkün olacağını belirtmişlerdir: 4 milenyumluk baş-tarih külliyen mafiş yani.

Bir de şu var:

İnsanlık tarihinde düşünce niyetine ne yapılmışsa, onu da 100 milyar kişiden 100 bin kişisi yapmış.

Bunlar da konunun dış sınırları olsun.

Şimdi gelelim konunun yeni orta çağ ilintisine:

Salgın hastalıklar gibi, salgın cehalet silsilelerinin de (örneğin Dünya’nın çevresi MÖ 100 gibi hesaplanmışken, MS 400-1650 arasında Avrupa’da Dünya’nın düz olduğu kabul edilmiş ve bunun tersini düşünenler öldürülmüştür. 1.250 yıl, aptallık ve cahillik silsilesi için yeterince uzun bir süre ve tüm Avrupa da yeterince geniş bir bölge) kendi yayılma dinamkileri var. (İşte bunlar, devamı gelecek metinlerde irdelenecek konular.)

Şimdilerde son globalleşme nedeniyle olgu, tüm global nüfusu (10-20 milyar arasında değişen anlık toplam nüfusu, 150 yıl ve sözü edilen zaman için ise 40 küsur milyar zamansal tam toplam nüfusu) etkiliyor (etkileyecek değil, etkiledi bile).

Ancak yine eski orta çağdan kalan bir bilgi var elimizde:

Milano gibi, coğrafi açıdan bazı yalıtık bölgeler, salgından etkilenmemiş.

Jacques le Goff’un olumsuzlayarak açımladığı üzere, kampüslerin ve üniversitelerin icadıyla, bazı bilgi adaları da kurulmuştu ve halk-bilgi kopukluğu başlamıştı yine aynı dönemde.

20. Yüzyıl bunu toplu bilisizlikte ve bilimkurgu romanda, ‘Fahrenheit 451’deki gibi, herkesin 1 kitap olması ve onu yaşatması gibi bir panzehir çok daha önceden üretilmişti bunun için.

Yani hastalık var, ilaç baştan var.

E peki, salgında ilk kim kurtarılacak?

Doğru yanıtın entellektüeller olması gerekli ama onlar taa 2,5 milenyumluk Konfiçyus, Platon ve Aristo entellektüel biyografisi herzeleri nedeniyle çoktan tarih dersinde sınıfta çaktılar amcası.

O zaman yanıt, var olan aktuel entellektüeller değil de, henüz doğmamış potansiyel entellektüeller olmakta ve bunun da panzehiri, bilginin desentralizasyonu olmakta. Yani, 1 milyonluk tek bir  kütüphane değil de, birbirinden epeyi uzakta 10 binlik 100 kütüphane çözüm olmakta bu duruma. Uzak tarihteki İskenderiye Kütüphanesi ve yakın tarihteki İstanbul’daki Karamanlıca kitap koleksiyonunun kazara toptan yanması ile yok olması örnekleri varken, bunun zaten böyle olması gerektiği de çok açıkça ortada.

Peki, vasıfsız-altılar için vasıfsız-altılığın panzehiri var mıdır acaba?

Bu metin (veya metinler dizisi) bunu sorgulamak için tasarlandı.

İlk yanıt, bilmiyorum.

Çünkü, olağan zekalı ve ilkokul mezunu anababadan doğan 200 IQ’lu, 10 bin kitap okumuş, 200 kitap yazmış bir sonuç olmakta isem, taraftarı olduğum süper-elitizmi burada ve şimdi kullanamam demektir. Sonuçta beni ben yapan, yaşadıklarımdır.

90 yıllık cumhuriyet, hepi topu, o da belki, halkına ancak ve ancak okuma-yazma öğretti ama üniversite mezunları dahil edilerek, şu an bir sınav yapılsa, bunların % 75’i temel dil sınavında çakar gibi görünmekte.

Zaten, hastalığın birincil semptomu bu: Artan bir okuryazarlık toplu alerjisi ve bunun internet ile yaygınlaşması.

Haa, tabii ki denebilir ki başarısız devrim demek, başarılı bir karşı-devrim demek olabiliyor. Doğrudur. Zaten yaşanan da kabaca odur kanımızca.

Burada geçerli olan ironik durum şu ki bilgi-sevmez tüm halklar bile, o bilgileri pekala yaşatıyor, hem de yüzyıllarca: Aristo metinlerini Süryaniler böyle yaptı örneğin, tarihe başka katkıları da yok belirgin olarak.

Sanki bu durumda şöyle bir formül olabilirmiş gibi görünmekte:

Daha çok bilebilmek için daha az öğrenme çabası gerekir ki bu bir anti-Heisenberg Belirsizliği çözümüdür ve daha komik olanı, eksik bilimi (kiliseleşen bilimi) tam bilim yapacak olan, tam da şimdiki metafizik (anti-bilim) olmakta.

Nokta.

Es.

Yolları çatallanmış bahçenin sapa yolları bir kez daha irdelenecek ama giriş için bu kadarı yeter.


Hiç yorum yok: