Nüfus hareketleri bir toplumu yoğurarak, onun yapısını değiştirir. Kültürel
mayalanma ile yepyeni oluşumlara yol açar.
1877-1922 arasındaki dönemde 12 milyonluk Türkiye’de 3 milyon kişi dışarı
gitti, 3 milyon kişi içeri geldi. Böylelikle cumhuriyet azınlık sorunu yaşamadı
ama Kürt sorunu yaşadı. (Ayrıca bu süreç, tarihteki en büyük nüfus
hareketlerinden biri olarak kayda geçti,
ABD’ninki daha da büyüktü.)
1960’larda benzeri bir oluşum yaşandı: 4 milyon Türk yurtdışına (temelde
Almanya’ya) gitti. Bunun 3 milyonu hala orada. Kesin olmayan bir biçimde,
500.000 ila 1 milyon arası Alamancı’mız var ki bunlar daha çok genç kuşak.
1990’lardaki Doğ Bloku çöküşü sırasında da, Türkiye’ye rivayete göre 1
milyon işçi, 500.000 hayat kadını geldi.
Yoğrulma bitmedi sürüyor:
“Güler, 10 yıl içinde 124 bin 647 yabancıya ise Türk vatandaşlığı
verildiğini kaydetti.
...
Önergeyi Erdoğan adına yanıtlayan Güler’in verdiği bilgiye göre toplam 354
bin 16 kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıktı ya da çıkarıldı.”
Yetişkin nüfusun % 1’i 10 yıl içinde döndürülmüş.
Bu arada Türkiye’ye her yıl gelen 30 milyon yabancı da, kültürümüzü
yoğurmakta...
Bu sürecin süreceği ve sonul bir oturma için daha epeyi zaman olduğu
saptaması havada kalmaz pek...
Yalnızca son 1 yıldaki Suriyeli göçü hesaba katıldığında, bu işin kayıtdışı
ve yasadıışı boyutları da olduğu ortaya çıkar. Üstelik bu durumu, devletin
kendisi yaratmış durumda.
Sonuç?:
1071’den başlayarak Anadolu’ya giren nüfus, yerleşik nüfusun belki yalnızca
% 10’u idi ve biz onları uyruklaştırdık. Yaklaşık 1 milenyumda ortaya TC çıktı,
şimdi onu da gömdük.
Demek ki 2071’e dek, uyruklaştırma daha çook sürecek gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder