Cumartesi, Mart 09, 2013

Ekonomik Sivil Kargaşa



Bu tür olaylar hep yaşanageldi ama günümüzdeki dalga, tarihte ilk kez anında kayda geçen sivil kargaşa dizisi olmakta...

Yamyamlık elde var bir...

Sivil talan dalgası elde var iki...

“Ekonomik darboğazda bulunan Yunanistan'da, gelirleri azalan vatandaşlar, geçimlerini sağlayabilmek için çeşitli iş yollarına başvururken, ülkenin birçok yerinde daha önce görülmeyen ilginç hırsızlık vakaları da yaşanıyor. Hırsızlar son dönemde ünlü yazar ve şairlerin heykellerine merak salarken, Gümülcine'de yakın zamanda bir ineğin arka ayaklarının çalınması duyanların kanını dondurdu.

...

Batı Trakya'da ise, Gümülcine kentinde de yaşlı bir kadının bahçesinde baktığı inek aç hırsızların saldırısına uğramıştı. Bahçeye, gece saatlerinde girdiği tahmin edilen hırsızlar, ineği öldürmeden kestikleri arka bacaklarından birini alarak kaçmışlardı.”


Önemli bir ikili-durum var: Bir pasta peşinde koşanlar var, bir de ekmek peşinde koşanlar...

Müzeci ve seyyar kitapçı olduğum ve kültür metaları da, en azından son yıllarda hırsızlık malların rağbette olduğu bir pazar oluşturduğu için, alt(N)-lümpen proleteryanın hırsızlık tercihleri sıralaması, çok yakından gözlediğim bir olgu.

Bu Yunanistan olgusunu tamamlayan bir olgu daha var:

Bir numaralar yüz numara düzeyine inmekte ve çok az bazı yüz numaralar da (çoğunluk geçici olmak üzere ki bu dolar milyarderi sıralamasının değişmesini akla getiriyor, yani her zaman bir numara olmuş yüz numaralar var ama aynı kişiler değiller) bir numara olmakta.

Örneğin, Türkiye’nin en büyük galericisi, her pazar Dolapdere bit pazarında sokak ve öğrenci resmi kovalıyor. Ve tersi de: Bu ülkede hiç kimse hiçbirşey bilmediği için, bir hurda kağıtçı elli bin dolarlık resmi çöpten bulup ederine satabiliyor. Ha, ikincisi 25 yılda 1 oluyor ama oldu bile çoktan...

Bu ‘ayakların baş, başların ayak olması’, yani sınıfların yer değiştirmesi konusu, marksist tarihçilerin, hatta geleneksel toplumbilimcilerin hiç dikkat etmediği ve üzerinde çalışmaya tenezzül etmediği bir olgu.

Gerçek şu:

1960’lardan beridir dünya alt üst olmakta. Çin 40 yılda 50 yıllık yolu kat etti ve aştı bile... İngiltere ise tam tersine 350 yıllık yolu tersine kat etti ve eski 1 numara iken, şimdiki 10 numaradan 100 numara olmaya doğru tam gaz ilerlemekte... Her 2 toplumun yapıları da darma duman olmakta...

Walter Benjamin ve Johan Huizinga bize şunu öğretti: Gündelik yaşamın kültürolojisi, devrimleri ve karşı-devrimleri çok rahat açıklayabilir. Yeni bir orta çağa giren tarih de bu türden olguları çok sık yaşamaya başladığı için, şeytan ayrıntıda, devrm gündelk yaşamın rezilliklerinde saklıdır.

Evet, sözü oraya bağlıyoruz: (Ekonomik çöküşten sonraki son 2-3 yıllık) Yunanistan olguları dizisi, bize günümüz devrimlerinin ve karşı-devrimlerinin ipuçlarını anı anına, sıcağı sıcağına sunuyor. Ayrıca, tarihte daha önce de rönesansın ve engizisyonun birarada yaşanmışlığını ve 1968’lilerin araba sahibi olmak uğruna, emekliliklerini yitirişini hiç mi hiç unutmuyoruz.

Masum insanlar için, bir öğütle sözümüzü bağlayalım: Ya talan edilecek malın olmayacak, ya da onu çok iyi saklayacak ve kumda yürüyüp iz bırakmayacaksın, yani insanlar senin ne sahibi olduğunu bilmeyecekler.

Yoksa, gitti kelle... Ya talan katliamı, ya yamyamlık...

Elde var üç de, neo-ekonomik parametreler ki onlar katman katman yayılmakta ve geleceği oluşturmakta...

Hiç yorum yok: