Perşembe, Mart 07, 2013

Ekonomi-Politik Metamorfoz Momentleri


Dünya sistemiciler, ekonomik determinist bir gelenekten geldikleri için, ekonomi-politik kombine disiplininde ve tarihte ağırlığı ekonomiden yana vermişler ama sanki gerçekler biraz öyle değilmiş gibi...

TC tarihçesine bir bakalım:

Atatürk 1. Cumhuriyet’i kurduğunda, bu tümdengelimseldi ve ekonomi bölümü karma ekonominin oldukça devlet girişimi ağırlıklı biçimini, tümüyle politik nedenlerle benimsemişti, çünkü Konya zahire tüccarları Kurtuluş Savaşı’nda bile düşmana (Yunanistan’a) buğday satacak denli, ulusal çıkarlar açısından güvenilmez girişimciler idiler.

Türkiye’nin ilk tarımsal ve sanayisel hamlesi 1930’larda geldi. Bunun temel nedeni (tartışmalı olarak) Atatürk’ün cumhuriyetin kültürel inkılaplarını ekonomiden öne almasıdır gibi...

Bu hamle, global bir kriz döneminde yaşandı ama pekala sürdürülebilir oldu. Global ekonomik kriz, politik açıdan faşizmi doğurdu ki bu da yine ters bir politik-ekonomik ilinti oldu.

Türkiye’nin ikinci sanayi hamlesi 1960’larda geldi ve o zamanın yükselen değeri TÜSİAD sonraki onyıllarda Konyalı kabzımalları aratmadı.

1960’lar global özgürlük ve sömürgecilik döneminin tasfiyesi yıllarıydı. Bu yıllarda Türkiye bir biçimde 3. Dünya çizgisinde kalarak ekonomik ve politik gelişimine, bir de gerçek bir kültürel zıplamayı ekleyebildi. 1960’lar aynı zamanda kentleşmenin global rüzgarı ile doluydu ki sanayileşme bu açıdan Türkiye’de 1960’larda ancak yeni başladı, denebilir.

Türkiye’nin 1980’lerdeki ekonomik atılımları yine politik kökenliydi: 1960’ların sol dalgasının rövanşı olan, 1980’lerdeki uç-sağ neo-globalizm ve neo-liberalizm, tümüyle idrar zoruyla global bir ekonomik özel sektör terörizasyonunu başlatıp, tarihte belki de ekonomi eliyle ilk kez gelen bir şiddet-terör dalgasını yarattı (ABD gibi bir yerde % 99’culara polisin yaptıklarına bir bakın yeter) ve bugünlerdeki limit sıfırlanmış proleterya haklarına geldik böylelikle.

Tüm bu süreçlerde global politik güçlerin ekonomik açıdan güçlendiğini söylemek zor. Tam tersine AB ve ABD, nihai olarak ekonomik çakılma momentine girmiş durumdalar ve ele aldığımız onyıllar, tarihsel uzun çevrim dönemleri olarak, onların yalnızca embriyosu veya kuluçkası olmuş sayılır. Toplamda açıkseçik olarak politika ekonomiyi belirlemiş gibi...

Dipnot: 2013 itibarıyla ABD, batan şirketleri kurtarmak için kullandığı 1 trilyon doları, 10 yıllık bütçe kısıntısıyla telafi etmeye başladı ki bu da tümüyle politik bir tutum, ekonomik tutumda şirketlerin batmasına izin verilirdi.

Hiç yorum yok: