Dünya sistemiciler, ekonomik determinist bir gelenekten geldikleri için,
ekonomi-politik kombine disiplininde ve tarihte ağırlığı ekonomiden yana
vermişler ama sanki gerçekler biraz öyle değilmiş gibi...
TC tarihçesine bir bakalım:
Atatürk 1. Cumhuriyet’i kurduğunda, bu tümdengelimseldi ve ekonomi bölümü
karma ekonominin oldukça devlet girişimi ağırlıklı biçimini, tümüyle politik
nedenlerle benimsemişti, çünkü Konya zahire tüccarları Kurtuluş Savaşı’nda bile
düşmana (Yunanistan’a) buğday satacak denli, ulusal çıkarlar açısından
güvenilmez girişimciler idiler.
Türkiye’nin ilk tarımsal ve sanayisel hamlesi 1930’larda geldi. Bunun temel
nedeni (tartışmalı olarak) Atatürk’ün cumhuriyetin kültürel inkılaplarını
ekonomiden öne almasıdır gibi...
Bu hamle, global bir kriz döneminde yaşandı ama pekala sürdürülebilir oldu.
Global ekonomik kriz, politik açıdan faşizmi doğurdu ki bu da yine ters bir
politik-ekonomik ilinti oldu.
Türkiye’nin ikinci sanayi hamlesi 1960’larda geldi ve o zamanın yükselen
değeri TÜSİAD sonraki onyıllarda Konyalı kabzımalları aratmadı.
1960’lar global özgürlük ve sömürgecilik döneminin tasfiyesi yıllarıydı. Bu
yıllarda Türkiye bir biçimde 3. Dünya çizgisinde kalarak ekonomik ve politik
gelişimine, bir de gerçek bir kültürel zıplamayı ekleyebildi. 1960’lar aynı
zamanda kentleşmenin global rüzgarı ile doluydu ki sanayileşme bu açıdan Türkiye’de
1960’larda ancak yeni başladı, denebilir.
Türkiye’nin 1980’lerdeki ekonomik atılımları yine politik kökenliydi:
1960’ların sol dalgasının rövanşı olan, 1980’lerdeki uç-sağ neo-globalizm ve
neo-liberalizm, tümüyle idrar zoruyla global bir ekonomik özel sektör
terörizasyonunu başlatıp, tarihte belki de ekonomi eliyle ilk kez gelen bir şiddet-terör
dalgasını yarattı (ABD gibi bir yerde % 99’culara polisin yaptıklarına bir
bakın yeter) ve bugünlerdeki limit sıfırlanmış
proleterya haklarına geldik böylelikle.
Tüm bu süreçlerde global politik güçlerin ekonomik açıdan güçlendiğini
söylemek zor. Tam tersine AB ve ABD, nihai olarak ekonomik çakılma momentine
girmiş durumdalar ve ele aldığımız onyıllar, tarihsel uzun çevrim dönemleri
olarak, onların yalnızca embriyosu veya kuluçkası olmuş sayılır. Toplamda
açıkseçik olarak politika ekonomiyi belirlemiş gibi...
Dipnot: 2013 itibarıyla ABD, batan şirketleri kurtarmak için kullandığı 1
trilyon doları, 10 yıllık bütçe kısıntısıyla telafi etmeye başladı ki bu da tümüyle
politik bir tutum, ekonomik tutumda şirketlerin batmasına izin verilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder