Ne hırsızlar var:
“Duvardan atlayıp girdiği lojmanlarda iki kapıyı zorlayıp, üçüncüye camdan
giren hırsız, istihbarat başta tüm güvenlik birimleri harekete geçince kısa
sürede yakalanıp MİT ve polisin terör uzmanlarınca sorgulandı, ‘Zengin evleri
sandım’ dedi.”
Daha önce de bir başbakan soyulmuştu.
Memleketimiz cesur hırsızlar yetiştiriyor valla. İşleri ilerletiyorlar.
Bu hırsızlardan biri, yazar olup, anılarını bile yazmıştı:
Kendisi, ayrıca Zuhal Olcay ile film bile çevirmişti.
(Sonra da erken öldü.)
Bu, sınıf atlayabilmiş, hırsız-yazarın bir hapishane gözlemi vardır:
Hırsızlar, 1980’lerin ikinci yarısından başlayarak (yani Özal zirve
yaparken), adam öldürmeye de başlarlar. Kendisi klasik bir hırsız olarak buna
karşıdır ve bundan dehşet duymuştur. Hırsızların adam öldürmesini ise, şöyle
açımlar: Statü yükseltme kaygısı, çünkü daha önce hırsızlar hapishanede
aşağılanırken, adam öldürenler yüceltilirmiş (ki bunu başka mapusane anılarından
da biliyoruz).
Buna koşut bir tarihsel olgu ardır:
Yine 1980’lerin ikinci yarısında, kapitalistler insanları sömürürken
öldürmeye de başlarlar, yani iş koşulları aşırı bozulur, iş kazaları aşırı
artar, mağdurlar ise mahkemelerde haklarını arayamazlar.
Bunda, 1960’larda ve 1970’lerde kapitalistlerin, sol-devrimcilerce epeyi
bir öldürülmesinin payı yüksek denebilir. Benzeri bir salgın, anarşistlerin 19.
Yüzyıl’ın ikinci yarısında tüm dünyaya yayılan eylemlerinin ardından da
görülmüş ve ABD, baş belası FBI’yı Hoover’i kazanmıştı.
Sahipler ve köleler. Zenginler ve hırsızlar. Mal sahibi, mülk sahibi, hani
bunun ilk sahibi?
Sözü bir büyük söz ile bağlayalım:
Mülkiyet hırsızlıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder