Talan halkların temel özelliğidir. Talan ve ganimet savaşların temel hakkı
kabul edilir.
Olağan ve ortalama sivil yaşamda talana pek raslanmaz, çünkü genelde
ortalıkta devlet otoritesi vardır.
Ne zaman ki devlet hafiften hafiften gevşer, o zaman talan da, kargaşa da
artar. (Çok sayıda devletin çözülmesi, Orta Çağ’ların özelliklerinden biri, bir
de buna koşut olarak kentlerin çözülmesi ki biz bu yeni Orta Çağ’da oraya 2050
gibi geleceğiz.)
Genelde talan barbarların özelliği sayılır ama New York ve Los Angeles
gösterdi ki G-7 ülkelerinde de talan olabiliyor.
En son bir AB ülkesinde, Belçika’da benzer bir olay yaşanmış:
“Olayın bundan sonrasını kasabanın belediye başkanından dinliyoruz:
‘Hırsızlar polisleri durdurmak için kasayı onlara fırlattı ama kasa açıldı
ve paralar caddede yaklaşık 100 metre boyunca saçıldı.’
Etrafa saçılan paralar kasaba sakinleri tarafından yağmalandı. Halka
aldıkları parayı geri vermesi çağrısında bulunan polis caddeye bir kutu koydu
ve paraların bu kutuda toplanmasını istedi. Ne kadar paranın geri getirildiği
bilinmiyor, Euronews'in haberine göre bir müddet sonra o kutu da çalındı.”
Buna benzer bir olgu da terörist-devlet ve mafya-devlet arasındaki çizginin
muğlaklaşması. Bugün bütün AB ülkeleri kara para konusunda çaresiz durumda.
Orta Çağ irdelemelerimizde, arada vurgulama gereği duyuyoruz:
Orta Çağ’lar kötü değildir. Tu kaka edilemezler. Onlar birer ara dönemdir.
Bir tür mayalanma ve melezlenme dönemidirler. Gelecek için dinamizm getirirler.
Örneğin, AB ülkelerinin kültürlerinin statikleşmesinin tarihe maliyeti ortada.
(Yani barış, berbat bir şey de olabilir.)
Bu demek ki talanı savunuyoruz. Yalnızca, tarihi yaşarken kaydediyoruz ve
irdeliyoruz. Bir gelecekbilimci olarak tarihi belirlemek gibi bir kaygımız yok.
Zaten yangında ilk kurtarılacak değerde bir şeyler de yok ortada.
Bu kezki orman yangınının, çığın, salgının, kaos matematiğinin değişik bir
modeli var yalnızca. Biz onu modellemeye çabalıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder