Cuma, Mayıs 31, 2013

Türkiye ve Borsa

Neo-globalist neo-liberalizmin kalesi borsa, Türkiye’de nerede imiş bir bakalım:

“Yerli bireysel yatırımcı sayısı 10 bin gerilemeyle bir milyon 75 bine indi.

Ancak bunlar arasında 1 lirası veya ihmal edilecek tutarda varlığı olan çok kişi bulunuyor. 10 bin liranın altında kalan bu tür hesap ve yatırımcı sayısı tam 860 bin ile en büyük grubu oluşturuyor. Bu 860 bin kişinin toplam varlığı ise 950 milyon lira. Bu rakamı da 860.295'e bölersek kişi başına ortalama 1.104 lira düşer. Bin lirayla kaç hisse senedi alınır ki? İhmal edilebilir bir büyüklük. 860 bin kişi bir araya gelse, orta büyüklükte bir halka arzı karşılarlar, o kadar.

Portföy büyüklüğü 10 bin lira ve üstünde olan yatırımcı sayısı ise sadece 215 bin kadar. Anlamlı sayılabilecek, arada bir de olsa işlem yapanlar ve işlem hacmine katkıda bulunanlar ancak bu kadar. Kısaca sermaye umulan bir piyasa aslında yerli sermaye fakiri. Piyasanın yerli gücü bu kadar.”


30 yıla yakın bir süre ve bu kadarcık bir sonuç.

Olağandır, keriz silkeleme ile kimbilik kaç kez kaç kişinin canını yaktılar hep. En gülüncü de, borsanın durumunu kötüleştirme olasılığı olan bir haber yapmak bile suç şu anda ama siteyen istediği operasyonu yapabiliyor. Tam, tavşana kaç, tazıya tut, durumu.

Bu da olağandır, çünkü halkımız kumarseverdir ve borsaya da bir kumar zihniyeti ile yaklaştı: ‘Ya tutturursam?’ hesabınca... Onlarca kişinin on bin dolar veya altı (yani küçük yatırımcı) ölçeğinde kaybını doğrudan izledim. Ancak, bunun sonuçları çığ etkisi ile oldu: KOBİ hesabınca, her 10.000 dolar kayıp, 1 kişinin işsizliği demektir sonuçta. Olağanda bu yatırım 100.000 dolardır ama KOBİ’ler holdinglerimizin onlarca katı kişiyi küçük yatırımlarla istihdam ederler.

Borsanın köpüğü kezlerce alındı ama borsanın yalnızca bir köpükten ibaret olduğu gerçeği de var. Borsa kazanıyorsa, şirketler tüm mal varlıkları satıldığında edeceklerinin 10 katına dek değer kazanırlar ve bu onların üretimine sıfır etki eder. Oyun burada. Borsa, sayayiyi büyütüyor falan değil. Bankalar da öyle. Tüketim de üretimi arttırmıyor, ithalatı arttırıyor. Bakınız son 30 yıllık veriler.

Sanayimiz çakma, borsamız çakma...

Eh, tabii ki total ekonomimiz de çakma o zaman...


Hiç yorum yok: