Cuma, Mayıs 17, 2013

Global Ekonominin Yakın Geleceği




AKP taraftarları zil takıp oynuyor:

158 trilyon dolarlık fona ortak olduk

Dünya ekonomisi üzerindeki etkisi giderek artan gelişen ekonomiler 2030 yılında küresel sermaye hareketlerinin merkezi haline gelecek. Dünya Bankası’nın hazırladığı son rapora göre 17 yıl içerisinde dünya üzerinde yapılan doğrudan yatırımların yüzde 50’si gelişmekte olan ülkelerde toplanacak. 158 trilyon dolara ulaşması beklenen bu miktar büyük oranda Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Güney Afrika, Endonezya ve Güney Kore gibi ülkelere yönelecek.”


Kazın ayağı öyle mi, bir bakalım:

Bugünün hesabıyla dünya zenginlerinin kayıtdışı olarak 30-35 trilyon doları, mafyanın da aşağı yukarı o kadar parası var. Dünya ekonomisinin yıllık boyutu ise 70 trilyon dolar. Bunun pek pek % 10-15’i yatırım olmakta. Yani, 158 / (2030 – 2013) 17 = 9,3 / 70 = % 13 olmakta. Boşta 70 trilyon dolar, doluda 10 trilyon dolar. Hangisi, hangisini döver sizce?

Ayrıca bu alın teri parayı dövücü boşta paranın bir özelliği var:

Bu paralar reel sektöre girse bile, buğday veya petrol gibi yaşamcıl metaların fiyatları, 1 yıl 1 birim ise (diyelim tonu veya varili 100 dolar ise), 1 yıl 3 birim (diyelim tonu veya varili) olmakta ki bunu yaşadık zaten; yani, iş borsaya döndü, çünkü reel sektörde de (altın dahil) ‘forward’ alım var edildi. (Aslına bakılırsa, bunun reel ekonomik nedeni hala belirsiz: Klasik çözümlemeler burada artık işe yaramıyor: Neo-ekonomik parameterlere var artık.)

Bu paralar reel sektöre girse bile, asgari ücret önce 100 dolara (Çin 1990), sonra 20 dolara (Vietnam 2010) düşüyor. O zaman ne oluyor? AB ülkelerinin ortalama asgari ücreti olan 2.000 dolar tuş oluyor. Beyaz kafalar işsiz kalıyor. Ekonomileri küçülüyor. Bakınız 2007-2017 AB’si.




İyi de, onlar satın almazsa, lüzumsuz lüzumsuz üretilen malları (2 yılda bir değiştirilen arabaları, yatları, katları, vd) kim satın alacak?

Haa, o da bir yol:

Brezilya gibi, şimdilik kaydıyla dünyanın en kara kara parasıyla 50 milyon kişilik yeni orta direk ve tüketici kitlesi yaratırsınız. Yaratılmaya yatkın olmayan diğer ülkeleri, stratejist Barrett deyimiyle, terbiye edersiniz, Arap Baharı ve baharatı olur, acılı acılı...

E, o da oldu.

Yine yetmedi.

Çalışmak hala yeterince özgürleştirmedi. Dünya hala yeterince tüketmiyor.

Tekno-liberallerin oyuncakları da şişmeye, (Apple’inkiler gibi) malları ellerinde patlamaya başladı.

E tabi, gelsin o zaman savaş. Gelsin militarist kapitalizm, eski para dostu.

E tabi, o zaman da Arap Baharı olacak, Arap acissolu / isotlu, dışarıdan manipüle edilen iç-iç savaşı... O da oldu bile...

Haa, hala eksik var:

1929 bazlı, 2029 gibimsi global ekonomik krizi. Ardından da, neo- neo-Hitler’ciklers... AB’de % 20’den başlamış faşist oylar, olmayacak mı o zaman % 40 ve iktidar? Avusturyalı Haider’i veya Fransalı Le Pen’i sosyalistlerin seçilmişlere saygısını göstermeden parlamentodan dehelediniz diyelim; bunlar akın akın gelince, ne yapacaksanız? Hani proto-Türk sayılan Hunlar, akın akın Romayı’şeyttirmişti, anımsadınız mı? AB’nin yıkılmasına izin mi vereceksiniz, yoksa Birleşik neo-Nazi Almanya’nın 3. Dünya Savaşı’nı çıkarmasına mı izin vereceksiniz (nasılsa, Hitler’i asmayıp beslemiştiniz hani?)?

Evet hala ve hala, daha da eksik var:

Fabrikalar artık mobil. Sök-tak ile 1 ayda ülke ülke geziyor global üretim... Vietnam 20 ise, Endonezya neden 10 olmasın? Serbest rekabet yok mu?

Haa, demek bunları istiyorsunuz?




Amca sizi çok sevdim, size neo-Krupp diyebilir miyim?




Hiç yorum yok: