Anarşist vardı.
Nihilist vardı.
Şimde de kaosist var oldu.
Kaosist oldum ve kaosizmi tanımladım.
Bunu, hem global / ülkesel konjonktür nedeniyle (nesnel açıdan), hem de
yarım yüzyılı geçen beyinsel momentim nedeniyle (öznel açıdan) tanımladım.
Nesnel:
1915 gibi 50 devlet vardı. 1960 gibi 100 devlet vardı. 2013’te 200 devlet
var. Yani devletler, ‘Conan’ çizgiromanında ifade edildiği üzere, gökteki
yıldızlar kadar çoğaldı.
Devlet sayısının artması, tek başına ne kaos, ne de kozmos yaratmıyor.
Duruma ‘kaos x kozmos’ ve ‘devlet x anarşi’ açılarından bakalım o zaman:
Genelde uygar sayılan devletleri hep barbarlar yıkıyor. Ancak, tuhaf bir
biçimde barbarlar, yıktıkları uygarlığı (kısmen veya tümüyle) benimsiyorlar çoğunluk. ‘Germen x Roma’, ‘Roma-Germen,
Almanya çizgisi bunun bir kanıtı. Osmanlı’nın Bizans devlet geleneğini
devralması, bunun bir göstergesi.
Sonra, devletin yokluğu, sanıldığının tersine, hemen veya hiçbir zaman özgürlük
getirmiyor. Olay biraz ‘Hayvan Çiftliği’ öyküsüne benziyor çoğunluk. Alaturka
versiyonda, başıbozuklar ve ayaktakımı oyunbozanlık ediyor. Kendi
özgürlüklerini, bir Bunuel filmindeki çiftlik
sahibesine tecavüz eden lümpenler biçiminde senaryolaştırabiliyorlar
hemencecik. (Goya da, bunu başka açıdan resme dökmüştü aynı ülkede ama başka
bir zamanda.)
Devletseverler ise, düzensever olarak da nitelenebilir. Toplumsal
organizasyonun düzeni bozuldu mu, en başta o uygar devletin vatandaşları olan
barbarlar şikayet ediyor gibi.
Ancak benim kaosizmim, tarihsel koşullar veya halihazırdaki gereksinimler
nedeniyle değil de, gelecekbilim açısından.
Gelecekbilimi sanatsal açıdan kuran Asimov da, bilimsel açıdan kuran
Flechtheim da, ara çözümler aradılar ki bu kaos-kozmos karışımı bir şey oldu.
Asimov CIA için, Flechtheim Almanya Sosyal Demokrat Partisi için çalıştı. Biri
devletüstü, biri muhalefet = devletaltı bir kurumdu.
Tarihte devletsizlik ara dönemlerde hiç yok. (Tarih öncesi dönemlerde zaten
devlet yok.) Yani, bir devleti yıkan birileri, acilen yeni bir devlet kurmuş
hep.
Tarih ve toplumbilim, 5 milenyumluk dünya sisteminin gösterdiği üzere bazı
limit görüngülere vardı. Bunlardan biri, devletin dertleri olduğu denli,
işlevleri de olması. Yani, iktidar seçkinleri kitleyi sömürmek için devleti
kurmuş falan değil. Devlet, zamanında kölelere bile haklar tanımış.
Demek ki elimizde 2 uç var:
Devlet tam düzen değil, kaos / anarşi tam düzensizlik değil. Eğer bunu
1-100 arasında derecelendirirsek, reel olarak tarihte 20’nin aşağısına inilmiş
veya 80’in üstüne çıkılmış değil. Yani, ikincisi için, Clarke’ın deyimiyle,
hiçbir devlet / düzen / sistem, tüm elektronlarını (yani bireylerini /
vatandaşlarını) birebir denetleyemez. Epey uğraşmasına karşın TC, beni ve
beynimi öldüremedi örneğin.
Artı şerh: Zaman serisi olarak değişmesi de şerh olarak ek olmak üzere,
işin tuhafı bazan diyelim % 30, % 50’dan daha çok düzen demek olabilmiş. Yani, devletin tayf ışımaları süreksiz ve
kimse de bu açıdan tarihe bakıp onu henüz haritalamış değli. Dolayısıyla,
hafiften ayaz ve sapa sulara açılabiliriz yeniden, nasıl olsa bilindik tüm
devlet sistemlerini tükettik sayılır şimdiden.
Yani, anlayacağınız bendeniz, bir de şu % 20’nin altını görebilsek diyorum.
Nasıl olsa, tarih dediğin bir deney, bendeniz de onun gönüllü kobayı.
Bunun olabilirliği şu açıdan mümkün gelecekte: Dünya devletçileri ile uzay
devletçileri arasındaki uygar-barbar çatışması, bilindik çatışmaları nicel ve
nitel olarak aşacak gibi... Bendeniz de, düzensel % 20’nin aşağısı kaos olsa
bile, uzay devletinin % 10’una razıyım şimdiden.
Dipnot 1: Kaosist sistemimsiler olarak, geçmişte ‘no man’s land’ler mevcut:
Yıl 800 küsurda Abbasiler-Bizans arasındaki Anadolu’daki 2 vilayetlik
(Malatya-Kayseri gibi) böyle bir bölge bunun imidir. Bildiğim kadarıyla,
tariçilik açısından bunu çalışan yok ama buna en yakın konu fetret devirleri
(Şeyh Bedreddin’in böyle bir dönemde ortaya çıkması raslantı değil bence).
Dipnot 2: Öznel kaosizm, başka bir metnin konusu olsun ve şimdilerde
yazılamayabilir. Delilik dozumu zararlı noktaya çekebilir çünkü. Ya da:
Beyinsel yalpanın bir noktadan sonrası, epeyi beyni yaşamın yörüngesinin dışına
atmış geçmişte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder