Bir kitap okudum hayatım değişti:
En az 100 kez...
Ancak şunu da gördüm:
Bir kitap okudu, hayatı kaydı.
En az 10 kez.
Tabii, negasyonla onlardan çok şey öğrendim.
Peki bunlar, nasıl oluyor da oluyor?
Eski modele göre, Kafka ve Dostoyevsky novum, yani yeni ve farklı şeyler yazmış yazarlardır ama her zaman okunmazlar,
ancak ruhen en sıkışık olduğun anlarda işe yararlar. Bu da, onların ders
kitabında zorunlu ödev yapılmasını olumsuzlar.
Kendi yaşamıma bakarsam:
Erken karşılaşıp, okumayı ertelediğim yazarlar:
11 yaşındayken Kafka, Kierkegaard ve varoluşçuluk yazarlarını öğrendim.
Aynı minvaldeki Sartre’ın varoluşçuluğu, beni sonradan çok güldürmüştü, çünkü
onunkinden önce, Heidegger’in varlıkçılığı ile de tanışmıştım, ayrıca
Heidegger’in faşizmi de bana aşırı olağan gelmişti nedense.
Marx’ı 26 yaşımda, yani geç okudum, onu 14 yaşındayken okuyup da, zihni
bundan zarar gören ve bunu bana kendi anlatan biri nedeniyle.
Bu zigzagların dışında, en az 100 yazar karşıma tam da gerektiği zamanda
çıktı:
Gelecekbilimi ve Roma Klübü yazarlarını 18 yaşımda tanıdım (ama
gelecekbilimi kuran Flechtheim’ı bir şanssızlık olarak, taa 46 yaşımda öğrenebildim).
Onun devamı olan, bir bakıma sanatsal gelecekbilim sayılabilecek olan Asimov
ve psiko-tarihini 19 yaşımda okudum.
26 yaşımda, bana bundan böyle tümüyle kuramsal metin okuma kararı aldıran
ve buna 27 yıl uyduran, ‘Estetik ve Politika’yı okudum. Benjamin, Brecht,
Lukacs, Bloch ve Adorno’yu biraraya getiren bir derleme idi ve bu kitap bana
gerçek derlemenin ve derleyici editörün
ne olduğunu öğretti, bir de dahilerin birbirleriyle kolay kolay geçinemediğini.
39 yaşımda William Gibson’un ‘Neuromancer’ini okudum ve romanın ne
anlatığını anlamam 5 yılımı aldı ama yine de tam zamanında karşıma çıkmıştı ve
benim beynimi gerçekten birkaç kez tümüyle değiştirdi: Az daha sonrası
imkansızca geç olacaktı, daha öncesi ise öldürücü-zehirleyici...
Sapa bir konu hakkında olsa da, ‘Triton’u da 42’imde okuyup, 5 kerede
anlayabildim.
Böyle böyle gider: En az 100 kitap. Yılda 4-5 kitap.
En son 46 yaşımda Wallerstein’ı ve onun ve başkalarının dünya sistemini
okudum: 12’den isabet.
53 yaşımdan sonra, artık yeni yazar bulmasam da olur ama şu anda basımı
bitmiş olup, bulunca okuyacağım, BM raporu biçiminde yazılmış bir bilimkurgu
romanı olan ‘Zombi Savaşı’ var ve bu hiper-tekst çalışmalarım için gerekli ama
acelem yok.
Geriye kalmış olabilecek son 25 yılımda böylesi 100 değil, 10 kitap bulmayı
ummuyorum bile, çünkü artık yeni orta çağa çoktan girdik ve kültür giderek kararıyor.
Zaten tüm o novum kitaplar, beni ‘Fahrenheit 451’deki gibi (kendi seçtiğim
tarz olan) tümleşik bir kavramsal
çerçeve–kitap / bir düşünce atlası
olmaya hazırladı.
Bundan sonrası beyinsel olarak ne kubur, ne de kabir... Yani, o novum kitaplar,
beni geleceğin rönesansına zihnen taşıdı, onu görmesem ne gam.
Nokta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder