Pazar, Ekim 27, 2013

Novum Yazarla karşılaşmak



Bir kitap okudum hayatım değişti:

En az 100 kez...

Ancak şunu da gördüm:

Bir kitap okudu, hayatı kaydı.

En az 10 kez.

Tabii, negasyonla onlardan çok şey öğrendim.

Peki bunlar, nasıl oluyor da oluyor?

Eski modele göre, Kafka ve Dostoyevsky novum, yani yeni ve farklı şeyler yazmış yazarlardır ama her zaman okunmazlar, ancak ruhen en sıkışık olduğun anlarda işe yararlar. Bu da, onların ders kitabında zorunlu ödev yapılmasını olumsuzlar.

Kendi yaşamıma bakarsam:

Erken karşılaşıp, okumayı ertelediğim yazarlar:

11 yaşındayken Kafka, Kierkegaard ve varoluşçuluk yazarlarını öğrendim. Aynı minvaldeki Sartre’ın varoluşçuluğu, beni sonradan çok güldürmüştü, çünkü onunkinden önce, Heidegger’in varlıkçılığı ile de tanışmıştım, ayrıca Heidegger’in faşizmi de bana aşırı olağan gelmişti nedense.

Marx’ı 26 yaşımda, yani geç okudum, onu 14 yaşındayken okuyup da, zihni bundan zarar gören ve bunu bana kendi anlatan biri nedeniyle.

Bu zigzagların dışında, en az 100 yazar karşıma tam da gerektiği zamanda çıktı:

Gelecekbilimi ve Roma Klübü yazarlarını 18 yaşımda tanıdım (ama gelecekbilimi kuran Flechtheim’ı bir şanssızlık olarak, taa 46 yaşımda öğrenebildim).

Onun devamı olan, bir bakıma sanatsal gelecekbilim sayılabilecek olan Asimov ve psiko-tarihini 19 yaşımda okudum.

26 yaşımda, bana bundan böyle tümüyle kuramsal metin okuma kararı aldıran ve buna 27 yıl uyduran, ‘Estetik ve Politika’yı okudum. Benjamin, Brecht, Lukacs, Bloch ve Adorno’yu biraraya getiren bir derleme idi ve bu kitap bana gerçek derlemenin ve derleyici editörün ne olduğunu öğretti, bir de dahilerin birbirleriyle kolay kolay geçinemediğini.

39 yaşımda William Gibson’un ‘Neuromancer’ini okudum ve romanın ne anlatığını anlamam 5 yılımı aldı ama yine de tam zamanında karşıma çıkmıştı ve benim beynimi gerçekten birkaç kez tümüyle değiştirdi: Az daha sonrası imkansızca geç olacaktı, daha öncesi ise öldürücü-zehirleyici...

Sapa bir konu hakkında olsa da, ‘Triton’u da 42’imde okuyup, 5 kerede anlayabildim.

Böyle böyle gider: En az 100 kitap. Yılda 4-5 kitap.

En son 46 yaşımda Wallerstein’ı ve onun ve başkalarının dünya sistemini okudum: 12’den isabet.

53 yaşımdan sonra, artık yeni yazar bulmasam da olur ama şu anda basımı bitmiş olup, bulunca okuyacağım, BM raporu biçiminde yazılmış bir bilimkurgu romanı olan ‘Zombi Savaşı’ var ve bu hiper-tekst çalışmalarım için gerekli ama acelem yok.

Geriye kalmış olabilecek son 25 yılımda böylesi 100 değil, 10 kitap bulmayı ummuyorum bile, çünkü artık yeni orta çağa çoktan girdik ve kültür giderek kararıyor.

Zaten tüm o novum kitaplar, beni ‘Fahrenheit 451’deki gibi (kendi seçtiğim tarz olan) tümleşik bir kavramsal çerçeve–kitap / bir düşünce atlası olmaya hazırladı.

Bundan sonrası beyinsel olarak ne kubur, ne de kabir... Yani, o novum kitaplar, beni geleceğin rönesansına zihnen taşıdı, onu görmesem ne gam.

Nokta.


Hiç yorum yok: