... bozuluyormuş. Ben demedim, diyanet işleri başkanı dedi.
“İbadet mekanları bu kadar daraltılıp devasa binalar altında Kabe’yi esir
bırakmasaydı. Ben ne zaman gitsem o etraftaki binalardan dolayı kalbimde
Kabetullah mahzun...”
Peki, bu binalar neymiş?
“Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.Mehmet Görmez, Kabe’nin etrafına yapılan ve
dünyanın en büyük otelleri ve AVM’leri arasında gösterilen yapılara sert tepki
gösterdi.”
Kabe’de AVM. Breh breh breh... Bunu bizimkiler bile yapmaz. Bizimkiler
caminin altına dönerci açar yalnızca...
“Son 10 yılda her yıl bir şeylerin değiştiğini görüyorum. İmkanlarımız
artıyor. Otellerimiz lüksleşiyor. Kabe manzaralı odalarımız çoğalıyor. ‘VİP
Hac’, ‘Lüks Hac’ çoğalıyor ama Haccın ruhu azalıyor. Haccın eğitici,
dönüştürücü yönünün zayıflamaya başladığını görüyoruz. Bundan irkiliyorum. Ben
geçen sene şahit oldum. Telefonla, ‘Brezilya’daki iş ortağımı bana bağla” diyor
tavaf esnasında. Bir taraftan da kamerayla çekiyor. Bunlar çoğalıyor maalesef.”
Naklen hacc... VİP hacc... ‘Luxury’ hacc...
Kulağa sanki günah gibi geliyor nedense...
“Kabe’deki genişletme çalışmaları devam etse bile en fazla 5 milyon insanın
Hacca gidebileceğini, oysa talebin 20 milyon olduğunu kaydeden Görmez...”
İyi de, Dünya’da 1 yıllık süre için, ailesinin tüm masrafını kenara
ayırabilmiş Müslüman bu kadar yok ki... Allah bilir adamlar, kredi kartıyla
borçlanıp gidiyordur Kabe’ye... Bir de rahmetli erbakan gibi, 50 şeref turu
atıyorlardır habire...
Son olsun ama prosedüre uygun mu bu yorum, bilemem:
“İsmail'in nakdi karşılığı yoktur. Yani Allah İsmail'e bedel olarak bir koç
ikram etti. Hz. İbrahim'e. Kur'an-ı Kerim'in açıklamasıyla yani bir insan
inanmıyor olabilir ona bir şey diyemem. Ama inanan bir Mü'min Kur'an-ı Kerim'e
inanıyorsa. Kur'an-ı Kerim bize bunu böyle nakleder. İslam dininde bir kural
vardır. İbadet alanı içtihada kapalıdır. Yani bir olay sosyal hayatla ilgiliyse
siz İslam'ın sabitelerinden hareketle bir takım yeni yorumlar yapabiliyorsunuz.
Ama bu salt ibadet ise namaz gibi, oruç gibi, kurban gibi bir ibadet ise siz
yorumlarla bunu değiştiremiyorsunuz...”
İyi de dönüp dolaşıp o ‘bana göre’ye geliyoruz. Türkler, İslam’ın şartını
1’e indirip, kelime-i şahadetle idare etmeyi matah sayarlar. Kemal Karpat gibi
insan bilimciler de, bunu pekala olumlar.
Ayrıca, kurban ve hac paraya bağlı ibadetler ve % 99-99,5’un o parası yok.
‘Bana göre’ olsa ne olur, olmasa ne olur? Vermeyince mabut, neylesin Mahmut?
Ayrıca verince mabut, yine vermiyor Mahmut. Yılda % 2,5’tan fitre ve zekat,
yalnızca ev için 37,5 milyar dolar ediyor. Nerede o paralar? 50 yılda 100 bin
camiyi toplasan o kadar etmiyor ki...
Ayrıca mezhepler; o zaman ne olmakta? Zaten ibadetlerin hepsi sonradan
çıkmadı mı? Kaldı ki bunlar sözlü kaynaklardan aktarma değil mi? Herkes farklı
yorumlayınca, ters kanıtını kim koyacak ortaya?
Sonuçta diyanet işleri başkanı da, ‘bana göre’ demiş bizce...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder