... vermek küçük bir ülkeye nasipmiş.
“San Marino'da AB'ye üyelik başvurusu için yapılan referandumda ‘evet’
oyları az farkla önde çıksa da katılım oranı yüzde 32 karar yeter oranının
altında kaldığından kazanan ‘hayır’ cephesi oldu.
İtalya toprakları içinde kalan 32 bin nüfuslu San Marino'da düzenlenen
referanduma katılanların 50.3'ü AB üyelik başvurusuna onay verirken yüzde
49.7'si buna karşı çıktı.
‘Evet’ oyları kıl payı önde olsa da, katılım oranı yüzde 20'de kalınca
hükümetin AB'ye üyelik başvurusu yapma planı suya düştü.
San Marino, 1991 yılından beri AB ile Gümrük Birliği içinde ve resmi para
birimi olarak euroyu kullanıyor.”
Birçok ders birarada:
Eğer seçimlerde katılım oranı, bir düzeyin altında kalırsa, o seçimin tanım
olarak seçimliği kalmaz. Seçime katılanların bir görevi oy almaksa, bir görevi
de oy alacak pozisyonda (veya buna ikna edecek) olmaktır.
Sonuca bakarsak:
Evet oranı, toplamda % 10 gibi. Eğer, nüfusun % 10’unun aldığı bir kararla
bu sonuç olumlu sayılsaydı, geri kalan % 90, o karara uymazdı. San Marino zaten
küçük ülke, parçalanmazdı da.
Küçük ülkelerde fiili demokrasi daha işleyebilir durumda gibi.
Diğer bir önemli nokta şu:
San Marino ekonomik açıdan zaten fiilen AB’de. Demek ki dertleri politik:
AB federasyonu içinde yer almak istemiyorlar.
Diğer konular:
AB’ye girmeyi reddeden, önce reddedip sonra kabul eden ülkeler var. Kimse
de kalkıp, bir düşün içinde yer almayı, birleşik bir Avrupa olmayınca çıkan
savaşları, halkların neden tercih etmiş olabileceğini araştırmadı.
Bu konuda bir referandum yapıldığında sonsuza kadar geçerli oluyor ama iç
konularda seçim sürekli yineleniyor ama bu konu daha makro bir sorun: Bu da,
demokrasinin bir açmazı.
Sonuç:
San Marino tek başına politik bir vektörün yönünü ve büyüklüğünü imledi: AB olmasa daha iyi olabilir, epeyi uzun
bir süre için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder