Pazar, Aralık 06, 2015

Estetik Etiği Yedi: Hannibal 3. Sezon

(Hannibal, 3. sezon, 1. bölüm, ilk 13 dakika ertesi.)
Hannibal kendini aştı.
Pekala 3 sezon yapılabilecek ilk 2 sezonda biraz kendini aşmıştı. 3. sezonda tam aşkınlaştı.
Bir:
Estetik, etiği pişirip yedi.
Aynen böyle. Olay olarak da böyle, replik olarak da böyle.
Kafka da haksızdı, Kierkegaard da haksızdı:
Estetiğin etiği ye(n)mesi yamyamlıktır ama etiğin estetiği ye(n)mesi de yamyamlıktır.
Her ikisi de, hem negatif diyalektiğe aykırıdır, hem de tersine diyalektiğe. Yani, düşünceye aykırıdır. Hisse yönelik olanı bilemem.
Bu son 2 tümcenin bambaşka bir söylem düzleminde yeniden irdelenmesi gerekli.
İki:
Hannibal, Amerika’dan Avrupa’ya aştı.
Bu, benim şimdiye dek duyduğum, bir ABD’linin yaptığı ve ABD’ye en ağır hakaret eden bir durum. Kibarca ama yine de çok çok ağır.
Yani, bunu ben bile yapmadım: ABD’yi 300 milyon cesetlik bir krater olarak düşünen ben bile.
Şimdi, doğal olarak ABD, ne etik, ne de estetik. AB, estetik ama ne kadar etik, yarım etik olsun.
Yani, 1. Dünya dışından bakınca, Hannibal haksız ve geçersiz.
Üç:
Hannibal kendiyle övündü:
Son birkaç aydır hemen hemen hiç öldürmedim.
Bu, Dexter’i bile aşan bir önerme.
Yani:
Öldürmeyi o kadar seviyorum ki bir süre öldürmeyerek, kendi irademi gösterebilirim, öldürmenin değerini ve keyfini arttırım (sevişmek gibi), öldürmeye ibadet gücüm artar (ki bu tektanrılı ibadetler için geçerli değil).
Öldürmeye karşıki ibadet gücünün artması, ne Vikingler’de vardı, ne de Sun Tzu’da.
Klasik kan dökmek ve toplu katliam kültleri bile, bu kadarını hayal ve tasarım edemedi.
Dört:
Hannibal, 13 dakikada Greenaway’i bile aştı ve ona şerh yazdı.
Aşçılı filmde onun 130 dakikada yaptığını, Hannibal 13 dakikada becerdi ve üzerine bir de boşa şeref turu attı.
O filmdeki ve Tulse Luper’deki entek muhabbeti aşan bir entek muhabbet oldu.
Dante sonesi monoloğu / tiradı, çılgınca bir düşünce.
Bu arada, Mikaelsen de, ikinci sezon dozu düşen oyunculuğuna, üçüncü sezonda delice doğaçlamalı katkılar getirmiş.
Dipnot:
Bu arada Bedelia, dakka bir gol bir, öldürülmek için kaşınmaya başladı.
+
(Hannibal, 3. sezon, 1. bölüm, ilk 39 dakika ertesi.)
Güzel alıntı:
Eğer bir cinayetin veya savaşın akıl yürütmelerini gözlüyorsan ve anlıyorsan, artık o cinayete veya savaşa müdahilsin demektir.
Son 6 ayda, bir gelecekbilimci olarak hissettiklerimi tam da açıklayan bir önerme bu. Hannibal’in önermesi.
Olayları anlayabilmek için, onlara fazla yaklaştım. Artık içlerindeyim. 55 yaşımda belki ilk kez gerçekten tarihe müdahilim.
Hiçbirşey yapmamış, yapmıyor ve yapmayacak olsam bile, artık geleceği etkiliyorum, yalnızca bir gözlemci olarak bile.
Bu, Hannibal’in tasarladığı ama Hannibal öyküsü içinde yeri olmayan bir durum. Çünkü Hannibal tarihsiz, tarihdışı değil, tarihsiz.
Bunu sinemasal olarak yapan da, Hannibal’in yaratıcılarının çok eski moda bir püriten zihniyette boğulmuş olmaları. Kabız bir Hristiyanlık bu.
+
Hannibal dizisi, bunu daha önce de yapmıştı. Çok fazla parçalı, flash-back, flash-forward ve boş gösterge çekimler var.
Onların bir bölümü kullanılmıyor veya yanlış yere kullanılıyor ve bu da genel öykü akışını hem bozuyor, hem de onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.
+
Bu bölümdeki tüm İtalyanlar’ın, 1970’lerdeki Cepfoto fotoromanlarındakilere tıpatıp benzemesi, acaip bir ironi. Tüm İtalyan erkekleri kılkuyruk zampara tipli. Hannibal’in partneri bile, italyanlaştırılmış bu bölümde ki o da ayrı kültüro-atmosfer yaratma becerisi.
+
Spoiler:
Dizinin en-en sonunda Hannibal’in de yeneceğini öğrenmiş olduk.
Soru şu:
Onu yiyen kişi, Will Graham mi olacak?

Da yemek konusu yapılan ve Hannibal’e Hannibal’in yenmesi durumunda, Hannibal’in ne hissedeceğini soran İtalyan, Graham’i nereden tanıyordu?

Hiç yorum yok: