İnalcık Can’t Meet Braudel
1950
gibi okumuş onu.
Hemencecik,
Annales Okulu’cusu olmuş.
Nasıl
olmuşsa?
Olayı
yaka çiçeği sanmış. Akdeniz sisteminin Wallerstein tarafından Dünya Sistemi
kılınmasını ıskalamış. Üstelik, Braudel hakkındaki bir metni, 1978 gibi Wallerstein’ın
çıkardığı dergide yayınlanmış.
Annales
Okulu’nun evrelerini hiç öğrenmemiş. Annales Okulu’nun bittiğine de aymamış.
Wallerstein’ın post-Annales’çi olduğuna da aymamış. Bu kitap yazıldığında, en
az 3 aşamanın daha geçilmişliğine de aymamış. Hepsinin marksist sayılıp,
romancı Emile Zola gibi, aslen burjuva gerçekçisi olduğuna da, yazdıklarının
proleterya aleyhine olduğuna da aymamış.
Ayrıca şu
an, Dünya Sistemi’nde Wallerstein, yalnızca % 20’lik bir ağırlık taşıyor.
Ayrıca hala
Amerikalar, göçebe kültürler, deniz kültürleri (Endonezyalılar’ın Madagaskar’ı
ve Hawai’si), Vikingler gibi kültürel mutantlar, genel denkleme sokulmamış
konumdaki veriler. Onu bırakın, Doğu-Batı çizgisi olan Talas Savaşı’nın tam
yeri bilinmiyor hala.
Yani İnalcık,
tam 75 yıldır tarihsel boş-bilgi’de seyrediyor.
Ekonomi
tarihçisi olduğunu söylüyor ama Dünya Sistemi’ndeki, Osmanlı bölgesi olan
bölgenin % 25’lik ağırlık taşıdığını, bu oran % 10’dan aşağıya düşünce de,
Osmanlı’nın battığını anlamıyor ve anlatmıyor.
Onun
tarihi, Dünya Sistemi’nin tersine olduğu gibi, ne askeri, ne iktisadi, ne de
siyasi, yalnızca hikaye. Hala, Viyana Muhasarası hikayelerine takılıp kalmış.
TC
tarihçesine de, 3 adam + 3 darbe + 3 liberalizm = 9 dönem = 90 yıl gibi basit
bir şemayı bile uygulayamamış. Kendisi liboşsever
biri üstelik. Özal’ı öve öve bitiremiyor.
İnalcık,
bir türlü Braudel ile karşılaşamıyor yani.
O
nedenle, Bardakçı gibi, Ortaylı gibi, yalnızca bir bilgi parodicisi konumunda.
Yani:
Teferruatfuruşluk, tarihçilik değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder