Çarşamba, Aralık 16, 2015

Halil İnalcık ve Paradigmatik Fiyaskoları 2

Osmanlı Tarihi
İnalcık, en çok Osmanlı tarihi üzerinde ahkam keser.
Ancak, şu şematikliği hiç görememiş ve gösterememiştir:
Osmanlı 1299-1918 arasında var oldu. 1300-1900 arası, 600 yıl diyelim.
Bunun ortası noktası olan 1600, halk isyanları, bozulan İpek Yolu düzeni haracı ve İspanya’nın Amerikalar’dan getirip, kendini de batırarak ortalığa sürdüğü çok-çok gümüş enflasyonu nedeniyle bozulan ekonomi, demek aynı zamanda.
Bunun zamansal olarak 2 bakışımlı yanları, 1450 (1453) = İstanbul’un fethi ve 1750 =  Sanayileşme demek. 150’şer yıllık 4 bölme var yani.
Ayrıca 1600-1800, gerileyen global düzen de demek. O da, 1600-1750 için bir yarı-simetri demek.
İnalcık ve bazıları, Pax Ottomana’dan söz eder ama 619 yılda 295 iç ve dış savaşı görmezden gelir (bakınız: Orhan Bayrak, Osmanlı Tarihi Sözlüğü).
Osmanlı Türk devleti sayılır ama padişahların 30 kuşakta hep gavur olan anaları nedeniyle, ancak milyarda bir oranında Türk kalabildiğini, İnalcık dahil, hiç kimse söylemez.
Osmanlı, İslam devleti sayılır ama başkentinde gayrımüslimlerin neredeyse çoğunlukta olduğunu da kimse söylemez.
İnalcık, Anadolu madenleri, tarımı, salgınbilimi, şu bu hakkında söz etmez.
1350 global veba salgınının Anadolu’yu ve Osmanlı’yı nasıl etkilediği de çalışılmaz. Osmanlı’nın Avrupa’da o denli kolayca yayılabilmesinde, nüfusunun neredeyse üçte birini kaybeden bir Avrupa’nın etkili olduğunu da İnalcık hiç belirtmez.
Tarih çalışmak, bu bakış açılarına sahip olabilmek ve bu şemaları çizebilmekle mümkün olabiliyor.
O nedenle İnalcık, 70 yıldır hikaye anlatan tarihimsici durumunda.
Elinde bir kavramsal çerçeve yok: Osmanlı’yı diğer Türk devletleriyle (ki şu anda Dünya’da, bizdeki gibi 16 değil, 30 kadar Türk devleti kurulmuş kabul ediliyor), din, alfabe, coğrafya, vs olarak karşılaştır-karşıtlaştır yapamıyor.
Osmanlı’nın kendini bir Asya değil, bir Avrupa ülkesi saymış olduğunu görmezden geliyor. Bunun da, Türklük’ten ve Müslümanlık’tan bir metamorfoz demek olduğunu da.
Osmanlı’nın kendine asla Türk demediğini, bize Türk diyenlerin Avrupalılar olduğunu da görmezden geliyor.
Hatta Fatih’in Hristiyan annesi nedeniyle, Hristiyan olmuş olabileceğini ve oğlunun onu bu nedenle öldürtmüş olabileceğini, Evliya Çelebi’nin Avrupa nüshasından da kontrol edip bize aktamamıştır. Fatih’in Neo-Roma İmparatorluğu kurmak istediğin söyler ama bunu derinliğine inemez. Anadolu Selçuklu devletinin asıl adının, Konya-Rum olduğunu da söylemez. Bu, Türkler’in avrupalılaşması metamorfozunun yalnızca bir adımıdır.
İnalcık’ın Osmanlı panoraması, aslının yalnızca bir karikatürü gibi o nedenle...
Gerçek yok, safsata var.
Dipnot:
Asıl önemlisi tarih bilimi, belge okumak değildir. O belgelerin gerçeğe uyup uymadığını, epistemik haritadaki yerini tartabilmektir. Devletin sahte belge yazması kolay, örneğin 1968-1983 arasındakiTürkiye’de 1 milyon işkence belgeli mi? Belge yok diye, 50 yıl sonra Türkiye’de işkence yok mu sayılacak?
Artı:

İnalcık, 50 araştırmasıyla, her biri 100 yıllık ve on bin kilometre karelik noktasal / pikselsel bilgi eklemelerinde bulundu. Oysa tarih, 5 bin yıllık bir süre ve 200 milyon kilometre karelik bir alan içeriyor. Yani İnalcık, yalnızca 50 tane milyonda bir alanlık pikselde nokta haritaladı tümelde. Onun gibi 20 bin ila 1 milyon kişi gerekiyor tarihi yapmak için. Artı, onun 20-90  yaşlar arasında, 70 yılda yaptığını, bugün 20 yaşındakiler, 1 yılda yapabiliyorlar, çünkü tarih atlasımız elimizde ve bu atlası İnalcık’tan önce Toynbee, çoktan oluşturmuştu. Annales’in 10 aşaması, 10 adamı ve 100 küçük momentinin yalnızca birini algılayabilen İnalcık, hep tikel kaldı, hep tikel kaldı. Ağaca bakmaktan ormanı hiç göremedi.

Hiç yorum yok: