Hoca ve 1968
Hoca,
1968’lileri nihilist saymış.
Ayıp-ötesi...
Ve hatta
daha ötesi.
Asıl
önemlisi, karşı-devrimci bir duruş.
Hoca,
Atatürk inkılaplarına bile karşı:
Fazla
değişim olmuş ona göre o zamanlar.
Devlet
dediğin, bir milenyum mal gibi uzanır yatar ona göre.
Hoca,
anarşizmi ve/ya nihilizmi bilmiyor. Cehalet hocayı söyletiyor.
Hoca,
devletin illa gerekli bir şey olmadığını da bilmiyor. 6 bin halkın hepi topu %
5’inin devlet kurmuşluğu bilgisini, hiç mi hiç dikkate almıyor. O devleti
yüceltiyor kendisine göre. Oysa aslında, devleti aşağılıyor. Onu sabit (ezeli
ve ebedi) bir faşizm kılıyor. Otoriteye
sığınıyor. Hiyerarşiye bayılıyor. Özgürlük, onun için boş küme anlamlı.
Hoca,
bildiğiniz kapıkulu. Bağlanacak kapı arıyor. O nedenle neo-liboşlar gibi
Neo-Osmanlı’cı. Osmanlı’nın hala sürdüğünü ve sürmesi gerektiğini de
önesürüyor.
Oysa
gerçek şu:
1968, 2. Dünya Savaşı’nın bittiği 1945’in 1 kuşak
ardılı. Yani, 2 atom bombasının...
Aile
kurumu savaş boyunca çökmüş. Babasız çocuklar özgür kalmış. Tarihte ilk kez.
Ancak o
sayede, bugün G-7’de kadınların % 25’i tek başına yaşayabiliyor.
Hoca’nın
havsalası bunları alamamış.
Doğrudur,
1968’li devrimciler devrim haklarını feci israf ettiler.
Ancak
Hoca, ABD’nin müsrifliğini de bolluk sayıyor. O kadar Dünya’dan habersiz yani.
Hoca’da
tarih bilinci yok.
Hoca’da
otobiyografi bilinci yok.
Hoca,
ağaca bakmaktan ormanı görememiş.
Hoca,
tam neo-con.
Uysa da gelenek
koyan, uymasa da gelenek koyan muhafazakar türünden.
Neyi koruduğunu
bilmeyen, gelecek bilincinden yoksun biri.
Sorun,
2015’te değil, 1940’ta bile böyle olmuşluğunda...
Yani,
beyni gençken bile, baştan durmuş-kokmuş imiş ve hep öyle kalmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder