Alıntı:
Kendi ve öteki arasında dolaşan
nefret
Danışan,
şimdiye kadar yapmayı bildiği şey bu olduğundan, farkında olmadan da olsa
terapistten zulmedici ya da suistimal edici bir nesne üretmeyi deneyebilir.
(...) Terapistten o zulmedici ya da suistimal edici nesne türeyecek mi?
İlker
Küçükparlak, Psikeart "Nefret".
(2
Aralık 2015)
+
Yanıt:
Önbilgi:
2006-2012 başlarında, 6 yıl terapiste gittim. Terapistle aynı liseden mezunduk,
o zamanlar 1 milyonda 100 kişi seçen liseden.
Terapistimi
öteki saydım mı?
Kendimi
kendime karşı öteki-ler saydığım ama onları ne dışlamayıp, ne de nefret etmeyip
davrandığım için, bir tür o çoğul demokrasiden dolayı psikiyatristime nefret
duymadım ve onu öteki de saymadım: O da bir düşünce işte ve farklı düşünce
güzeldir, oldu.
Ona
karşı hissettiğim birincil duygu hayret
oldu. Beni deli saymaması ve bana olan mesafesi nedeniyle. Ki bunu 2016 başı
momentle, terapiyi bıraktıktan 4 yıl sonrasında bile hala hissediyorum.
Terapisti
zulmedici veya suiistimal edici saymam, yönetici sayarım, baba gibi yani.
Ancak, ben yönetilmez biriyim, kendimi bile yönetmeye karşıyım. Ki o da, mesafe
koyarak yönetme olayını bertaraf etmiş oldu zaten.
Terapistlerin
ayrı ayrı zulmedici veya suiistimal edici olduğunu çok gördüm. Sonuçta,
hastasıyla yatan terapist biliyorum ki bu meslek yeminine aykırı bir şey.
Aynı
zamanda, çok deli / hasta tanıdım. Aşağı yukarı hepsi de, hem yönetilmeyi
istedi, hem de kaprisli ve yaramaz çocuk gibi bunu olumsuzladı, en azından
başlarda.
Terapinin
bazı yönleriyle, tanım gereği zulmedici ve suiistimal edici olması gerekiyor ki
yalnızca bu nedenle onyıllarca herhangi bir terapiste yaklaşmadım bile. Ancak, ölüm
tehlikesi anında bir terapistin bana yaklaşmasına izin verdim ve o da şans
eseri o mesafeyi korudu. Bunun hangi nedenle yaptığını sormak aklıma gelmedi.
Yapmasaydı, 6 yıl yürümezdi herhalde.
Danışmaya
gelince, bence zurnanın zırt deliği burası:
Mentor-Telemakos
ikilisinin her 2 pozisyonunda da çok bulundum. Türkiye’nin en seçkin / avangard
/ marjinal sanatçılarının bir bölümüyle birlikte çalıştım, onlara mentorluk
yaptım, aynı projelerde onlarla birlikte terledim. Sonuç, sıfıra sıfır, elde
var sıfır. İşte, terapist-mentor olarak, ben burada ötekini ötekileştiriyorum
ve ona karşı nefret doluyorum:
İnsanlar
terapiste akıl ve bilgi nedeniyle giderler. Bunun için de, eşek yüküyle para
öderler ama bunu (benden gelen olarak) bedava bulunca, çar çur ederler nedense.
Sonuçta,
zekinin ve bilgilinin, aptaldan ve cahilden öğrenmesi durumu var / oldu ortada:
Ancak,
beyinsel sağ kalmamı da buna borçluyum. Benim gibi birinin bağlanması onun
beynini öldürür sonuçta. Hatta sevgi, beynimi öldürürdü sonuçta. Gençken yani.
Ki bu da
nefret, duygu, yönetme, zulüm, suiistimal momentlerinin çok çok üzerinde bir
yerdir.
Görüldüğü
gibi, zihinsel açıdan, yalnızca ve yalnızca negasyon uygulamış oluyorum, asla ve kata pozisyon yok. Çözüm negasyon yoluyla tümelde çünkü, kendi küçük
insanımızın tikelinde değil.
(3 Aralık 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder