Malthus,
‘’Nüfus Üzerine’de Osmanlı ve Türkler için, haldır haldır üreme durumu ortaya koyar.
Oysa:
1071’de
Anadolu’ya Türkler geldiğindeki nüfus da 12 milyon gibi.
“Before
the Turkic settlement, the local population of Anatolia had reached an
estimated level of 12 to 14 million people during the late Roman Period.”
1871’de
Anadolu’daki tüm nüfus hala 12 milyon. Bunu da, Gotha 1911 Almanac’taki
verilerden geriye doğru çıkarsamalarla buluruz.
Ancak,
tabii ki bunun böyle olması çok çok zor. Çünkü zaten, 19. Yüzyıldaki Osmanlı
toprak kayıpları nedeniyle, Balkanlar’dan, Kafkasya’dan epeyi nüfus gelişi var
Anadolu’ya.
Osmanlı 1299-1919
arasındaki 620 yılda, 295 savaş ve/ya iç savaş yaşamış. Keza, 40 küsur ülkeye
Türk nüfus ihracı / zorunlu iskanı eylemiş.
Ancak,
650-850 arasında Abbasiler de Anadolu’yu boşaltmış veya nüfusunu azaltmış
olabilir. Adana-Artvin arası çizgiyle, Anadolu’nun dörtte birini fethettiler
çünkü. Dahası, MS 800’de Malatya civarında 2 vilayetlik ‘no man’s land’ var,
eski Teksas gibi yani.
Aynı
sürede (1071-1871), Dünya nüfusu ise 310 milyondan 980 milyona çıkmış. 3 katı olmuş yani. Anadolu’nun bundan
muaf olması için, yeterince neden yok ortada.
Malthus’un
ait olduğu Avrupa nüfusu tarihi ise şöyle:
“200–600
(Late Antiquity): population decline.
600–1000
(Early Middle Ages): stable at a low level, with intermittent growth.
1000–1250
(High Middle Ages): population boom and expansion.
1250–1348
(Late Middle Ages): stable or intermittently rising at a high level, with fall
in 1315-17.
1348–1420
(Late Middle Ages): steep decline.
1420–1470
(Late Middle Ages): stable or intermittently falling to a low level.
1470–onward:
slow expansion gaining momentum in the early 16th century.”
Decline:
iniş, stable: sabit, growth: artış, expansion: artış, gaining momentum:
ivmelenme.
Bu
veriler, hem Malthus’u değilliyor, hem de klasik Orta Çağ kuramlarını.
Çok
basit soru:
Nüfus neden
düşer?
Yanıt:
En hızlı
salgınla düşer, sonra kıtlıkla, en son da savaşla. Kentlerin dağılması da, tali
nedenlerden biridir.
Günümüz
için ise, Çin’in 1980-2015 tek çocuk politikası var. Fark: 400 milyon doğmamış
çocuk. Hindistan ise, aynı dönemde 400 milyon fazla çocuk üretti.
İnsan türü,
tarihinde ilk kez gönüllü olarak, 2100 gibi, 11 milyar gibi sabit nüfusu seçti
şimdiden.
Bunun
tek nedeni de kadının tarihe girmiş olması:
G-7
ülkelerindeki kadın nüfusun % 25’i yalnız yaşıyor ve çocuk yapmıyor artık.
Global salgın
kapıda ve % 5’lik ve/ya 350 milyonluk bir kayıp bekleniyor. Yıllık ölüm oranı
ise, yalnızca %o 6. Yani, tüm bu en olumsuz seçeneklerle, dünya nüfusu en erken
60 yılda falan, makul düzey olan 4 milyara düşer. Dünya gezegeni sürdürebilir insan
türü besleme sayısını bu olarak gösterdi bize. 2010’dan beridir, tam bir global
kıtlık kilitlenmesine doğru sürüyoruz o gezegeni. 2025 global kıtlık, 2050 global
susuzluk öngörüldü şimdiden. Daha da önemlisi, insan türüne asıl tehdit, global
ısınma değil, onun ardında yatan ve görmezden geldiğimiz yeni buzul çağından
gelmekte. ABD, Kanada, AB, Rusya tama yakın buzlar altında: Bir düşünün bunu.
Bilim
budur işte.
İstatistik
de budur.
+
Dipnot:
Marx’ın
nüfus sorunu üzerine makaleleri bir kitapta toplanmış. Marx, orada Darwin’in
Malthus’u reddetitiğini söylüyor ama bildiğimiz kadarıyla, Darwin’in doğal
seçilim ve hatta cinsel seçim kavramları tümüyle Malthus’çu.
Gerçekten
Malthus’çu olmayan bilimci ise Verhulst. 1790 tarihli Malthus eserine, 1830’da
matematiksel karşı kanıt sunuyor. Nüfus artışının kendi kendini nasıl denetlediğinin
modelini çiziyor ve ilk kaos matematikçisi oluyor böylelikle de. Denklemin adı
hala Verhulst Denklemi. Malthus’ta ise, denklem falan yok. Zaten, insan
nüfusunun öyle habire artmadığına ilişkin o zaman da bilgiler mevcut, veba
salgınını Malthus da biliyor ama bilmezden geliyor, sahte-bilimi yeğliyor.
Artı paradigmatik
hıyarlıklar say say bitmez:
Efenim
meali şu:
Darwin, yalnızca
bilimsel verilerini Malthus’tan almış, yani istatistikleri.
Yani o
nedenle, ne Marx, ne Malthus, ne de Darwin bilimsel falan değildi.
Çok
basit:
Evrimsel
sağ kalma (yani doğal seçilim veya en güçlünün sağ kalması değil) değil,
evrimsel (özellikle toplu) yok oluş, evrime katkıda bulunmuş.
Marx,
Verhulst’un adını anmadan öldü bilimsel materyalist bilimsel materyalist.
Marx,
1850 tarihli ilk anarşist manifestoya da yantı yazmadan öldü, parti faşisti
parti faşisti, enternasyonel faşisti enternasyonel faşisti, aşağılık bir davranışla,
kendinin Engels’e yaptıklarını yok sayarak, Bakunin’e Neçayef üzerinden vurdu
ve enternasyonelden attırdı.
E,
boşuna dememişler, Hitler’in dediği gibi:
İnsanlar
en çok yalan söyleyenin peşine takılırlar, doğru söyleyenin değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder