Bir
alıntı:
“Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) proje koordinatörü Ayşegül Taşöz
Düşündere'nin, 2018 milletvekili seçimleriyle 31 Mart seçimleri arasındaki oy
geçişlerini incelediği ve sonuçlarını sosyal medyada yayımladığı araştırmasına
göre, CHP seçmeninin % 6'sı 31 Mart'ta sandığa gitmedi. Bu, 150 bin rakamına (alıntısal
düzeltme: sayısına) denk geliyor.
…
31
Mart'ta İstanbul'da sandığa katılım oranının en düşük olduğu 10 ilçe arasında,
CHP'nin en önemli kaleleri de yer alıyor.
Şişli,
Beşiktaş, Adalar ve Bakırköy listede yer alan ilçelerden.
Ayrıca
AKP'nin kazandığı ilçelerin, yüksek CHP seçmeni potansiyeline sahip bazı
bölgelerinde katılım oranının düşüklüğü de yaşandı.
Beyoğlu'ndaki
Gümüşsuyu ve Cihangir, bu mahalleler arasında.”
Bu
gözlemler geçerli ama yorumlar geçersiz.
1999-2000
gibi yapılan bir araştırmada, seçmenlerin % 60’ı gibi bir oranda, mecliste
partisinin olmadığını belirtmiş. Ancak, bunların tamamına yakını, oy
kullandığını ve kullanacağını da belirtmiş.
20
yıldan sonra bu durum değişti ama çok değişmedi. ABD’de başkanlık seçimine
katılım oranı % 50, ABP seçimlerine AB seçmeni katılım oranı % 40. Bizde ise seçimlere
katılım oranları hala % 80-90 aralığında seyrediyor, 20 yıl içinde biz de
oralara varırız.
Satılık
oy durumu var. Onu pas geçiyoruz.
Türkiye’de
partiler 10 yılda bir yenileniyor. Onu da pas geçiyoruz.
Yeni
partilerin seçime katılmadığı zamanlarda bile, seçmenin üçte biri her seçimde farklı partiye oy veriyor. Bunun iki nedeni
var:
Bir:
Politik bilinçsizlik.
İki:
Kendisini temsil edecek parti bulamadığı için, yine politik bilinçsizlik
nedeniyle, ‘bunu da deneyelim bari’ zihniyetine bağlı kalıyor.
Bu genel
durumları, 31 Mart 2019 yerel seçimlerine daraltırsak:
Türkiye’de
yerel seçimler, seçmenin en özgür ve en dağınık, dolayısıyla en tahmin edilemez
davrandığı seçimler. HDP, İstanbul’da kendi 200 bin seçmenini sandığa götüremediğini
kendi açıkladı. Diğer partilerin sandığa gitmeyen seçmenlerini de kapsayarak bu
durum, bu kez oy vermeyeyim, biçiminde değil; amman oy vereceğime, gider bira
içerim, biçiminde bir davranış olmakta.
Ancak,
CHP için 4 özel durum var ortada:
Bir:
Partinin sağa kaymasını protesto eden, eğitimli ve paralı kesimin tepkisi.
İki: CHP’ye
gelen oyların bir önceki seçimde kime oy verdiğinin artık iyice
muğlaklaşmışlığı.
Üç:
Ağaca bakıp ormanı göremeyen, bir hemşeri
hizipçiliği.
Dört:
HDP-CHP arasında salınan ve Türkiye
genelinde % 2-4 olan beyaz yakalı
seçmenin güvenilmezliği ki Cihangir’de böyle oldu, bilgi içeriden.
Yani,
asıl durum şu:
2015’ten
beridir 2 odağın oy dağılımı, % 50-50.
Bu yerel
seçimde İstanbul’da % 3 olan ama artıp eksilebilen bir azınlık-arada seçmen var
ve sonucu o belirliyor.
% 85’i,
başkaları eksik buluyor ama bizcesi bu, yüksek bir oy kullanma oranı ve 23
Haziran’da bu oran tüm taraflar için düşecek. Düşmeyecek olan, toplamı kaç
olursa olsun, SP’nin ve HDP’nin söz geçirebildiği çekirdek seçmeni, sonucu da onlar belirleyecek ki bir önceki sonucu
da onlar belirledi zaten.
Çıkış:
AKP
kaybetse de, İstanbul’u CHP’ye yar etmeyecek.
AKP
askeri olarak değil ama politik ve ekonomik olarak bitti ama gidişi 1,5-2 yıl
alır.
Dolayısıyla,
söylenemeyen şu:
Seçimin
sonucu önemsiz olarak, kısa vadeli politik geleceğimizi, AKP’den kopmalar belirleyecek.
2021-2023
için, CHP-AKP 2 partili / odaklı ama
CHP odaklı iktidarlı bir tahminimiz
var.
Yani, gitti 2023-2028 arası da şimdiden…
Seçime
katılım ve katılımsızlık oranları bunları söylüyor bizce…
(10 Haziran 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder