Kendisinin varlığının farkına, Radikal Blog editörü Eda Utku’nun bir metni
sayesinde vardım.
Bu aksis üzerinden, gazeteciliğin Türkiye’deki geçmişteki, günümüzdeki ve
yakın gelecekteki konumu üzerine bir çeşitleme açımlayacağım.
Öncelikle, kontrol parametresi olarak, elimizde Çetin Altan ve Cüneyt
Arcayürek gibi, neredeyse 70 yıldır gazetecilik yapan örnekler mevcut. Yani,
tüm fırtınalar genç fidanları deviremiyebiliyor ve tersine o fidanlar ulu
çınarlar olabiliyor. (Şerh: Güven’in hemcinsi olarak Müşerref Hekimoğlu
olmasını, düşmanım bile olsa, dilemem.)
Gerisi bildik hikaye:
Türkiye’de gazetecilik, Osmanlı’dan beridir sermaye sahiplerinin elinde.
Gazete sahipleri, gazetelerini iktidardan maddi veya manevi nemalanmak için
kullanagelmişler.
Yani bir gazeteci aday adayı, böyle bir gelenek denizine girdiğinin
başından bilincinde olmak zorunda.
Son 30 yıllık libelarizmler dalgalarında, gazetecilik açısından genel
panorama şu: TÜSİAD-MÜSİAD karşıtlığı gibi, gazete-sermaye sahipleri de karşıtlıklar
taşıdığından dolayı, bir gazeteci özel koşullar dışında, bir gazeteden
atıldığında, diğer bir gazetede yer bulabiliyor.
Buna ek olarak, son 15 yıldır internet var.
Güven ikinci şıkkı kullanmış. Kendisi değil de, bir arkadaşı (herhalde
önlem diye düşündü), ona bir site hazırlamış.
Asıl konu bundan sonra başlıyor:
Ursula K. Le Guin’in dediğince:
“Tamam, konuşma özgürlüğü kazandınız. Peki, ne söyleyeceksiniz?”
Sonuçta, (kovulduktan sonra) Emin Çölaşan’ı da gördük, (epeyi kovulmuş
toplayan) t24’ü de...
Gelelim Güven’in sitesine:
Sitenin 23.04.13 tarihli açılış sayfası, birçok güncel siyaset haberi
içeriyor. Demek ki bunlar hayati önemde. Ancak bilim haberi yok.
Editör Utku’nun direktifiyle, Aralık 2012’de Mars’t yaşam bulunabilirliği
ile ilgili 3 metin yazmıştım.
İlginç 2 sonuç almıştım:
Br: Editör tatmin olmamıştı. (Sorusuna kısa ve açıkseçik bir yanıt
istiyordu ama öyle bir yanıt yoktu ve kendisi de üniversite mezunu düzeyinde
bilim genel kültürüne sahip değildi.)
İki: Okur ilgilenmemişti.
Şimdi, Mars’taki yaşam, Türkiye’de öldürülen herhangi birinden daha önemli
bir haberdir ve bilgidir.
Kendi küçük yaşamlarımıza, kendi küçük bakış açımızla eğilirsek, kocamaan
bir beyhude-kendi biyografimizi görürüz, 30 yıllık libelarizm çıkışı
perspektifi göremeyiz.
Gazetecinin bir çıkış yolu göstermek misyonu var mı sorunu bir yana,
gazetecinin geniş açılı bakış getirme misyonu olsa gerek düşünüyorum.
Yoksa, kılavuzu karga olanın durumuna benzeriz.
Güven’in nezdinde, bugünün tüm bağımsız geçinen gazetecilerini
yargılıyorum. Onun şahsına yönelik bir şeyim yok. Zaten ilk kez bu metin
nedeniyle kendisiyle ilgilendim.
Kitaplar için, ‘best-seller’ / ‘worst-seller’ durumu burada da geçerli:
10.000 okunmak ama 1 günde mi, 1.000 günde mi?
(Yaşar Kemal’in ‘İnce Memmet’i 50 yılda 1 milyon sattı, Ahmet Altan’ın bir
romanı 1 yılda.)
10.000 okunmak ama siyasi cinayetlerle mi, Mars’ta yaşam ile mi?
Hangisi yeğdir?
Kafka ne demiş?:
Bir seçim var mı? (Etik olan ile estetik olan arasında.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder