“İzmit'te Ahmet Ergün isimli vatandaşın dinen 'caiz' olmadığı gerekçesiyle
1.5 yaşındaki çocuğuna aşı vurdurmaması üzerine mahkeme devreye girdi. Mahkeme,
Çocuk Koruma Kanunu uyarınca gerekli sağlık tedbirlerinin uygulanmasına
hükmetti.”
Babanın savı, aşıda domuz kanı olması ve bunun dine aykırı bir durum
yaratması.
Devletin savı, ‘ben ne dersem, o olur’ durumu.
Sorun, her 2 tarafın da haksız olması.
Eğer aşıda domuz kanı varsa ve bu durum dine aykırıysa ve yine o aşı çocuğu
yaşatacaksa, yaşamak herkesin birinci hakkı olmakta. Dine ve devlete rağmen
yani...
Devlet, aşılarını kontrol etmiş olamaz; o yalnızca otoritee olmak savında.
Zaten, konu hukuka yansırsa mahkeme, konuyla ilgili olarak bilirkişiye başvuracak
ve ülkemizdeki bilirkişi fecaati ortada. Bir diyanet mensubunun, dine karşı
olsa da, o aşıya sağlıksal olarak taraf olması ne kadar mümkün, tartışmalı bir
durum.
Burada temel açmaz, dine aykırı olsa da yaşanıp yaşanmayacağı seçimi
konusu.
Bir Müslüman, oğlu olsa da olmasa da, diğer bir Müslüman’ın yaşamını riske
atamayacağına göre, sonul tek çözüm, fikren olgun sayılmayan çocuğun
düşüncesine başvurmak. Sonuçta, yaşam ve sağlık onunkisi. Elalem üzerine fetva
vermek kolay.
Devlet de, din de, kendileri için ölümü, koyduğu yasalarla talep etme
savında. Her ikisinin de durumu şehadet sayması ayrı bir ikilem.
Demek ki neymiş?:
‘Zinhar olmaz’ deme, zinhar olmaz olmaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder