Türkler işi iyice ilerletti. Artık cami de satıyorlar, caminin altındaki
dükkanları... Parça parça, aşağıdan yukarıya... Aleme kadar yolu var.
“İstanbul’da Kuruçeşme’de Boğaz yolu
üzerindeki caminin üzerinde bir haftadır “Satılık” yazısı var.”
Ticaret sünnet mi neydi?
O sünnette kesilen ne idi acaba?
Mal vakıf malıymış.
Uras güzel yorumlamış:
“Sayın okuyucularım, vakıf, ‘kul malı’nı Allah için bir hayır işine tahsis
etmektir. Bu mallar ‘kul malı’na dönüştürülemez.”
Sen müze koleksiyonuna tablo bağışlarsın. O da satılır.
Kimin malı denizdi?
Neo-liberalizm böyle:
Devlet kendi okulunu satar. Sen okul yaptırırsın, aynı hesaba gelir, senin
okul yine satılmış olur.
Eskiden mal tanrınındı.
Sonra tanrı-kralın oldu.
Sonra padişahın oldu.
Sonra devletin oldu.
Şimdi de özel mi özel, güzel mi güzel girişimcilerin olmakta...
Mal sahibi, mülk sahibi, yok bunun ilk sahibi...
Bu arada, teokraside kul vardır ama demokraside kul yoktur. Bu da Uras’ın
hatası olsun. (Ha, bizde demokrasi yoktur, o da ayrı konu.)
Dipnot:
Bu daha da ironik: Gerçekten sahibinden satılık cami:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder