Bilmez, bilmediğini bilmez, eksi zekalı ve eksi bilgililer için
irdelemeler:
Öncelikle, alkolik Bukowski’den
nefis bir saptama:
“Dünyadaki epeyi insan, savaş koşullarından daha zor barış koşullarında
yaşıyor.”
Nasıl mı?
Tayyip gibiler sayesinde, oluyor da oluyor işte.
Son 10 yılda istihdam arttı mı?
Hayır.
Son 10 yılda sendikalılık arttı mı?
Hayır.
Barış gelirse, bunlar artacak mı?
Hayır.
Tayyip emeklilik yaşını ölüme doğru itekliyor. İşbirlikçisi olduğu global patronları
da öyle.
O nedenle Naziler, toplama kampının kapısına ‘çalışmak özgürleştirir’
yazıyor.
Neo-liberalizmin getirdiği, % 99’luk standart biyografi ne?
14-69 yaş arası çalış.
Süpermarket emekçilerinin yaptığı gibi, haftada 77 saat çalış.
Neo-liberalizmin getirdiği, % 1’lik standart biyografi ne?
Aksırıncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar ye. Yiyemediklerini popona
sür.
Sait Faik ne demiş?:
“Türkiye’de sömürüden söz etmek için, solcu olmaya gerek yok.”
Aynı Sait Faik bir daha ne demiş?:
“Bizde münevverler çok sıkı bağlanmış kravatları sola kaysa, solcu olduğunu
sanıyor.”
O solcu gibiler, Abdullah’ın ‘kapıkulu olduğu’nu saptadığı solcular.
Bugün, Perinçek’in bir zamanlar feci Abdullah taraftarı olduğunu kim
anımsıyor?
Şimdi sıra, eski enternasyonalist., yeni transnasyonalist, eski
TKP’lilerde... Onlar Abdullah’ı seviyor. Abdullah da onları...
Bu arada Kürt kadınlarında okumazyazmazlık artmayı sürdürüyor.
Kadınlara karşı şiddet artarak sürüyor.
Çocuk emeği sömürüsü sürüyor.
Uyuşturucu ticareti sürüyor.
Şıhlık sürüyor.
Ağalık sürüyor.
Kürt milletvekilleri, BDP’liler dahil, kıyak emekli oluyor ama asıl Kürtler
aç, % 99’luk Kürtler...
Topraksız köylü, hem Kürt, hem Türk artıyor.
O eskidenmiş:
Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.
Şimdi şöyle:
Biri yer, biri Alkapon hesabı, onun gırtlağını kesip, ondan çalar.
İşte, getirilecek olması tasarlanan barış, böyle bir barış.
Evet, o nedenle savaşa devam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder