Tuhaf bir durumdur:
Ucuzcu süpermarketler, ticari feodal dönemin sonlarında değil, 3 liberalizm
dalgasının ortalarında oluştu.
Şu andaki durum şu imiş:
“... Bim’in 3.714 mağazası var. Onu ‘Ucuzcu Market’ modeli ile izleyen
A101’in mağaza sayısı 1.875 mağaza... Şok 1.222 mağazaya ve DiaSa 1.220
mağazaya sahip. Geçen hafta Ülker grubu İspanyol-Sabancı ortaklığına ait DiaSa’nın
mağazalarını 136.5 milyon euro’ya satın aldı. Böylece Ülker grubu 2.442 mağaza ile
ucuzcu market sektöründe Bim’den sonra ikinci sıraya oturdu.”
Türkiye’de yıllık
kişi başı harcama 7.000 TL civarında. Bunun % 20-25’i birincil gereksinimlere
(gıda, temizlik, vd) harcanıyor. Bu da yıllık kabaca 70-75 milyar dolar eder.
Türkiye perakende
sektörünün toplam cirosu yıllık 280 milyar dolar kabul ediliyor.
Bu genel
panoramanın ardından, geçelim gözlemlerimize ve çıkarsamalarımıza:
Alıntıdan
görüldüğü üzere, ucuzcu süpermarketlerde, parsayı kurucular değil, sonradan
pazara girenler topluyor. (Bu arada tasfiye edilen Tansaş olgusu da mevcut.)
Aynı zamanda,
dolar milyarderleri ve feodal artığı aile şirketleri, nakit paranın geldiği
birinci kaynak olan süpermarket zincirlerini, TÜSİAD kanadından Koç ve Migros
örneğinde olduğu üzere, terk etmiş görünüyor. Onun yerine MÜSİAD kanadından
Ülker devreye girdi. (Bunun yorumu kültürologlara kalsın.)
Ülkerin bu
ikilemesinin yarar getirip getirmediği 5 yıl içinde ortaya çıkar.
Gelelim, ‘tüketici
bakış açısıyla neler görünmekte’ye:
Öncelikle, bu
zincirler ucuzcu falan değil.
Ancak bu
zincirler, semt pazarlarından kesinlikle ucuz. Onlarda fiyatlar fahiş oldu.
Zincirler, sebze
ve meyvede kesinlikle sınıfta kalmış durumda.
Bu zincirlerin
mağazalarında yerleşme sorunu var (yer darlığı değil). Bunu, bir de yılda 1-2
kere düzen değiştirerek (ve o sırada mağazayı kapatarak) daha da berbat
ediyorlar. Ucuzcu süpermarketlerde kimse mağazanın düzenine bakmaz, tam tersine
yıllarca aynı düzeni yeğler ki aradığını kolayca bulsun.
Zincirlerin çeşit
sorunu büyük. Kimi kalemlerde fazla çeşit var, kimilerinde ise eksik çeşit var.
Bunda temel neden ise, merkezi karar alma
mekanizmaları. Kezlerce doğrudan tanık olduğum üzere, asıl sorumlu üst düzey
birine konu iletildiğinde, o sorunun çözülmesi aylar alıyor ki çoğunluk
çözülmüyor bile. (Çünkü o müdürler sahibin amcasının torununun damadının yeğeni
gibi, akrabalardan biri oluyor çoğunluk.)
Bu ucuzcu
süpermarket zincirlerinin mahalle bakkallarının yerini aldığı belli. Bunların
kenar mahallede olduğu belli. Buralardakilerin parasız, eğitimsiz ve Anadolu
kökenli olduğu belli. Buralarda Carefour lüks mağaza mantığını kullanınca, çok
sakil kaçıyor.
Fiyatlama konusuna
gelelim:
A fiyatını, A x
1,05 yapıp, ardından 0,95 indirim yapmayı ilan ederseniz, bu göze çok batar.
A fiyatlı malın
yanına, 3A fiyatlı mal koyarsanız, bu da göze çok batar.
A fiyatlı maldan 1
tane, 3A fiyatlı maldan 10 tane koyarsanız, olmaz. Az göze batar ama yine de
olmaz.
O en ucuz malları
en alt rafa koyup, milleti bel fıtığı etmekten 50 senedir vazgeçilemedi. Bu hiç
olmaz.
Hırsızlığın önüne
geçilemiyor. Bunun tek çaresi, sabıkalı eski hırsızları istihdam etmektir. Bu
çok çok iyi olur.
5 liralık (sözde)
az tüketimli ampul koyup, 1 liralık ampulü koymazsanız, bu ucuzcu anlayış
olmaz. O (pahalı) ampüller duyları bozunca, hiçbir garanti vermemek de olmuyor.
(1 duya 1 kerede 3 ampul alan biri olarak yazdım bunları, çünkü biri ya
tutuyor, ya tutmuyor, evde 6 tane kullanılmamış ampul mevcut.)
En büyük ütopyasal
hayal, tüm malları kullanıp deneyen birilerinin varlığı. Artı, arada da olsa,
tüketiciyle yüzyüze doğrudan iletişim kurabilen, halktan birilerini varlığının
gereksinildiği apaçık ortada.
Donmuş gıda gibi,
Etiler havalisine bile az kullanılabilir gelen mallara 3 buzdolabı ayırıp, azıcık
konserve yiyecek koyarsanız, onu da buzdolabına koymazsanız, sakil kaçar.
Sıvı bitkisel
yağlarda bir ara 10 marka koyup, şimdilerde 2 markaya düşmek de dengesizlik.
En muhafazakar
zincirin bile, kasasının yanında prezervatif (hem de Kasımpaşa’da) bulunması,
komiklikten başka bir şey değil.
Bir semtte alkol
satıp, başka semtte satmamak, biraz nefret suçu kapsamına girmekte.
Görüldüğü gibi say
say bitmiyor.
Haa, doğru. Bu
millete herşeyi dayayabilirsiniz. Genç Parti’yi ve AKP’yi dayadıktan sonra.
40 senede yemek
yapmayı öğrenemeyen evkadınları, alışverişi hiç bilmiyor ama bu demek değil ki
siz bunu suiistimal edesiniz. (Şu anda 3 büyük zincir, 2 büyük MÜSİAD şirketinin
elinde, onlara bunu büyük büyük harflerle yazarım.)
Evet beyler,
ticaret sünnettir ama ‘kökünden kesen kasap’lık değil tabii ki…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder