Cuma, Nisan 26, 2013

Ucuzcu Süpermarketler


Tuhaf bir durumdur:

Ucuzcu süpermarketler, ticari feodal dönemin sonlarında değil, 3 liberalizm dalgasının ortalarında oluştu.

Şu andaki durum şu imiş:

“... Bim’in 3.714 mağazası var. Onu ‘Ucuzcu Market’ modeli ile izleyen A101’in mağaza sayısı 1.875 mağaza... Şok 1.222 mağazaya ve DiaSa 1.220 mağazaya sahip. Geçen hafta Ülker grubu İspanyol-Sabancı ortaklığına ait DiaSa’nın mağazalarını 136.5 milyon euro’ya satın aldı. Böylece Ülker grubu 2.442 mağaza ile ucuzcu market sektöründe Bim’den sonra ikinci sıraya oturdu.”


Türkiye’de yıllık kişi başı harcama 7.000 TL civarında. Bunun % 20-25’i birincil gereksinimlere (gıda, temizlik, vd) harcanıyor. Bu da yıllık kabaca 70-75 milyar dolar eder.

Türkiye perakende sektörünün toplam cirosu yıllık 280 milyar dolar kabul ediliyor.


Bu genel panoramanın ardından, geçelim gözlemlerimize ve çıkarsamalarımıza:

Alıntıdan görüldüğü üzere, ucuzcu süpermarketlerde, parsayı kurucular değil, sonradan pazara girenler topluyor. (Bu arada tasfiye edilen Tansaş olgusu da mevcut.)

Aynı zamanda, dolar milyarderleri ve feodal artığı aile şirketleri, nakit paranın geldiği birinci kaynak olan süpermarket zincirlerini, TÜSİAD kanadından Koç ve Migros örneğinde olduğu üzere, terk etmiş görünüyor. Onun yerine MÜSİAD kanadından Ülker devreye girdi. (Bunun yorumu kültürologlara kalsın.)

Ülkerin bu ikilemesinin yarar getirip getirmediği 5 yıl içinde ortaya çıkar.

Gelelim, ‘tüketici bakış açısıyla neler görünmekte’ye:

Öncelikle, bu zincirler ucuzcu falan değil.

Ancak bu zincirler, semt pazarlarından kesinlikle ucuz. Onlarda fiyatlar fahiş oldu.

Zincirler, sebze ve meyvede kesinlikle sınıfta kalmış durumda.

Bu zincirlerin mağazalarında yerleşme sorunu var (yer darlığı değil). Bunu, bir de yılda 1-2 kere düzen değiştirerek (ve o sırada mağazayı kapatarak) daha da berbat ediyorlar. Ucuzcu süpermarketlerde kimse mağazanın düzenine bakmaz, tam tersine yıllarca aynı düzeni yeğler ki aradığını kolayca bulsun.

Zincirlerin çeşit sorunu büyük. Kimi kalemlerde fazla çeşit var, kimilerinde ise eksik çeşit var. Bunda temel neden ise, merkezi karar alma mekanizmaları. Kezlerce doğrudan tanık olduğum üzere, asıl sorumlu üst düzey birine konu iletildiğinde, o sorunun çözülmesi aylar alıyor ki çoğunluk çözülmüyor bile. (Çünkü o müdürler sahibin amcasının torununun damadının yeğeni gibi, akrabalardan biri oluyor çoğunluk.)

Bu ucuzcu süpermarket zincirlerinin mahalle bakkallarının yerini aldığı belli. Bunların kenar mahallede olduğu belli. Buralardakilerin parasız, eğitimsiz ve Anadolu kökenli olduğu belli. Buralarda Carefour lüks mağaza mantığını kullanınca, çok sakil kaçıyor.

Fiyatlama konusuna gelelim:

A fiyatını, A x 1,05 yapıp, ardından 0,95 indirim yapmayı ilan ederseniz, bu göze çok batar.

A fiyatlı malın yanına, 3A fiyatlı mal koyarsanız, bu da göze çok batar.

A fiyatlı maldan 1 tane, 3A fiyatlı maldan 10 tane koyarsanız, olmaz. Az göze batar ama yine de olmaz.

O en ucuz malları en alt rafa koyup, milleti bel fıtığı etmekten 50 senedir vazgeçilemedi. Bu hiç olmaz.

Hırsızlığın önüne geçilemiyor. Bunun tek çaresi, sabıkalı eski hırsızları istihdam etmektir. Bu çok çok iyi olur.

5 liralık (sözde) az tüketimli ampul koyup, 1 liralık ampulü koymazsanız, bu ucuzcu anlayış olmaz. O (pahalı) ampüller duyları bozunca, hiçbir garanti vermemek de olmuyor. (1 duya 1 kerede 3 ampul alan biri olarak yazdım bunları, çünkü biri ya tutuyor, ya tutmuyor, evde 6 tane kullanılmamış ampul mevcut.)

En büyük ütopyasal hayal, tüm malları kullanıp deneyen birilerinin varlığı. Artı, arada da olsa, tüketiciyle yüzyüze doğrudan iletişim kurabilen, halktan birilerini varlığının gereksinildiği apaçık ortada.

Donmuş gıda gibi, Etiler havalisine bile az kullanılabilir gelen mallara 3 buzdolabı ayırıp, azıcık konserve yiyecek koyarsanız, onu da buzdolabına koymazsanız, sakil kaçar.

Sıvı bitkisel yağlarda bir ara 10 marka koyup, şimdilerde 2 markaya düşmek de dengesizlik.

En muhafazakar zincirin bile, kasasının yanında prezervatif (hem de Kasımpaşa’da) bulunması, komiklikten başka bir şey değil.

Bir semtte alkol satıp, başka semtte satmamak, biraz nefret suçu kapsamına girmekte.

Görüldüğü gibi say say bitmiyor.

Haa, doğru. Bu millete herşeyi dayayabilirsiniz. Genç Parti’yi ve AKP’yi dayadıktan sonra.

40 senede yemek yapmayı öğrenemeyen evkadınları, alışverişi hiç bilmiyor ama bu demek değil ki siz bunu suiistimal edesiniz. (Şu anda 3 büyük zincir, 2 büyük MÜSİAD şirketinin elinde, onlara bunu büyük büyük harflerle yazarım.)

Evet beyler, ticaret sünnettir ama ‘kökünden kesen kasap’lık değil tabii ki…

Hiç yorum yok: