Cuma, Nisan 26, 2013

Zurnanın Zart Zırt Dediği Yerler


Manevi değerlere veya devletin manevi şahsiyetine hakaret gibi, ne tarafa çekersen, o tarafa gelir tanımlarla hukuk ve yasa olamayacağını yıllardır savunuyoruz.

Ancak, savunduğumuz başka bir şey daha var ki o da hakimlerin aklına ancak gelmiş:

“Yargıç Yetiş, ‘İslam dinine mensup bir kişinin, İslam dinine yönelik bir söz nedeniyle suçtan zarar gördüğünü ve davaya katılma hakkının bulunduğunun kabulü halinde açıkça yargılama yapacak hakimin İslam dinine mensup olması halinde davanın tarafı olacağı ve dolayısıyla yargılamaya bakamayacağı gibi bir sonuç doğacaktır...’ dedi.”


Şimdi gidip bilirkişi diye, bugünkü Diyanet mensubu birine sorsan, şakkadanak ‘dine hakaret’ diyecektir, çünkü konuya taraftır.

Haa, dine hakaret mi değil mi, nasıl karar verilir?:

Zamanında yazılıp uygulanmış olan ‘quod libetique’ türü, (ümmet söylenenleri duyup, dinden imandan çıkmasın diye) kamuya kapalı gerçekten özgür ve serbest bir tartışma olur. Bir.

Veya:

‘Orgenerali orgeneral yargılar’ ya da ‘tarafsızlık rütbesi ancak uluslararası olabilir’ ilkesine benzer bir biçimde, konu uluslararası tahkime götürülür; çünkü engizitör yargı, global bir sorun. İki.

Tabii burada hemen sorun çıkar:

Bizim Diyanet kalkıp Şafiler hakkında fetva veriyor ama Şafiler bunu kabul edip uyguluyor mu?

Hayır.

Yani bu konu, totolojik bir konu.

Ya, tutup şakkadanak sorgusuz sualsiz katledeceksin, ya da şeriata değil, hukuka bakacaksın.

Burada sorun, konunun çözülebilmesi değil, baştan çözülebilir biçimde ele alınabilmesi...

Yoksa, Müslüman Ömer Hayyam’ı İslam Tarihi kitaplarına kıvançla koyup, onun ettiği lafla, ondan milenyum sonrasında birini nasıl yargılayacaksın?

Olay, dönüp dolaşıp, hukuktaki ‘fahişelik serbest ama fahişe demek yasak’ totolojisine varıyor.

Tabii, bir de Hallac-ı Mansur ve Nesimi engizisyon günahları var İslam’ın...

Seçim sizin Müslümanlar:

Ya hukuk, ya şeriat.

Ancak, ondan sonra hukuk filan istemeyin bir daha...

Hiç yorum yok: