Terör, nominal tanım olarak 1789 Fransa Devrimi kökenlidir. Devrim
ertesindeki iktidar boşluğunda oluşan şiddet dalgası idi.
Terör, içeriksel tanım olarak 2. Dünya Savaşı ertesi tarihlidir. Daha ilk
terör dalgasında terörün ilginç bir yüzü ortaya çıkar: İsrail devlet olsun diye
eylem yapan biri, bir oteli havaya uçurur ama ölenlerin yarısı da Musevi’dir.
Ara şerh: 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya, atom bombası yapımında ağır su
kullanamasın diye, Norveç’teki ağır su birikimi havaya uçurulur ve o sırada da
öldüren de Norveçli’dir, ölenlerin epeyisi de, yani olayın prototipi mevcuttu. Sonuçta, atom bombası Almanya’ya değil,
Japonya’ya atılır ve Almanya’nın o zamanlar atom bombası yapamayacağı konusunda
hala konsensus vardır.
Günümüz için asıl terör dönemi 1960’ların sonu, yani 1968’lilerin
dönemidir. Bu, somürgelikten kurtulan 3. Dünya’nın ve 2. Dünya Savaşı ertesinde
/ sırasında doğan ve istenmeyen bir
özgürlükte yetişmiş yeni kuşağın isyanıdır.
Fassbinder bu dönemi ilginiç bir biçimde yorumlar:
‘Sonbaharda Almanya’ belgeselinde, konuyu adem baba kılığında eşcinsel
erkek partneriyle ve annesiyle tartışır. 1990 sonrasında onun öngördüğü
Birleşik Almanya faşizmini hala yaşıyoruz.
Olaylar dizisinden 40 yıl sonra, en önemli 3 teröristin Carlos’un, Halid’in
ve Unabomber’ın hala yaşıyor olması da önemli bir not.
Buradan iyici ayaz ve sapa bir yorum yoluna sapalım ve 2 İsveçli komünistin
Wahlöö ve Sjöwall’ın, 10’luk Martin Beck polisiye roman dizisine geçelim.
Bu 10 romanın 2 tanesi bizim için önemli:
10.’nun ve sonuncunun başlığı ‘Teröristler’.
Bir de bir maratonda suikast var.
‘Teröristler’de İsveç başbakanı öldürülür ve romandan 10 küsur yıl sonra,
gerçek yaşamda da İsveç başbakanı Olof
Palme öldürülür.
Sonuncusu ise, yeni doğrulandı. Bir maratona bomba kondu:
Burada kurmaca-gerçek arasında tuhaf bir ilinti var:
John le Carre’nin bir romanında, bomba düzeneğinde ikili patlatma düzeneği
ilk kez kullanılır. Bu romandan 10 küsur yıl sonra, Uğur Mumcu aynı düzenekle öldürülür.
Sonra bir adım ileri gidilir. Düzenek 2 x 2 kılınır ve o da 2003 İstanbul
bombalama olaylarında kullanılır. (Patladığı sırada, bombalardan birine 40
metre uzaktaydım.)
Sonra yeni düzenek geldi:
“Boston’da kentin en önemli etkinliklerinden biri olan Boston Maratonu’nun
finiş çizgisi üzerinde aynı anda meydana gelen iki patlamada en az üç kişi
öldü, yüzün üzerinde kişi yaralandı.
...
Soruşturma hakkında bilgi veren bir kaynak, patlamamış üç bomba daha
bulunduğunu açıkladı.”
‘Unthinkable’da bir tez vardır:
‘There is always another bomb.’
(Daima başka bir bomba daha vardır.)
Aralıklarla 200 küsur yıl sonra nereden nereye geldik?
Devlet öğreniyor ama teröristler
de öğreniyor (ve mafya da).
Yeni-yeni terör çağının tezi bu:
Öğren ya da öl...
Dipnot: Bence, Boston olayı, başka bir
olayın ön-kontrol parametresi idi yalnızca...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder