Nasıl ki köleleri özgürleştirip
onları asgari ücrete çalıştırmak daha ucuza gelmişse, bir ülkeyi işgal ekmektense,
topraklarını satın almak veya kiralamak daha ucuza gelmeye başladı. Bu, ekonomi
tarihinden yeni ve ilginç bir moment. Ayrıca, robotlu ve genetikli tarıma
geçememeyi de imliyor.
“Çin sıradışı bir alışverişe girdi. Ukrayna'dan 3 milyon hektar toprak
alacak. Alınan topraklar Hollanda ve İsrail'den büyük.”
3 milyon hektar alan, 30 bin kilometre kare yapar. (Bilmiyorum, haberde
virgül veya 0 kayması var mı?) Hollanda 5 bin 500, İsrail 22 bin kilometre
kare.
Çin burada ne yapacak?
En azından buğday yetiştirecek. Çin’in ulusal gıdası olan pirinç, Ukrayna
iklimi için uygun bir tarım ürünü değil, o da şimdilik.
Çin; hem sulu hem susuz, hem geleneksel hem GDO’lu tarım ürünlerini
birarada karışık yetiştirmekte özgün bir ülke örneği yarattı.
Biz ise, bu konuda da çift değer yargılı davranıyoruz. Kendi
topraklarımızda, buğday para etmediği için ekilmeyen alan sürekli artarken, biz
de gidip Sudan’dan toprak kiralıyoruz:
“Şimdi Türkiye Sudan'dan 99 yıllığına toprak kiraladı.”
TZOB başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklaması:
“Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 1995-2010 arası
tarımsal alan büyüklüğünün 268.3 milyon dekardan 243.9 milyon dekara
gerilediğini, bu azalmanın Trakya'dan daha büyük bir alana tekabül ettiğini
ifade etti.”
Nasıl ama?
Herkes, çarşıdaki pirince giderken evdeki bulgurdan olur, biz evdeki
pirinci yakıp çarşıdan bulgur satın alıyoruz.
Yine de takdir etmek gerekli:
Tarım tarihine yepyeni bir sayfa yazmış olduk.
Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder