Pazartesi, Eylül 16, 2013

Sınıflararası Orji

Yerleşik söylemde, sınıfların mensuplarının statülerinin sabit olduğu, yani sınıf değiştirme diye bir şey olmadığı önesürülür. Ancak, genelgeçer tanımların epeyisinde olduğu üzere, bunda da gerçekler, varsayımı / koyutu / dogmayı aşar. Marksist sayılan tarihçi Braudel de, 500 yıllık kapitalizm tarihinde, Avrupa’daki bu tür sınıfsal iniş çıkışların izini istatistiklerle sürer.

Son 50 yılın Türkiye’sisinde de bu türden vakalar yaşandı:

Kentli-öylü orjisi:

1960’larda başlatılan ve bir ara İkinci Sanayileşme olarak da nitelenen, 3. Dünya’nın sanayileşmesi sürecinde, o ülkelerde kentli nüfusun oranı çok hızlı arttı ve eski çiftçiler yeni işçi oldu.

Bizde ise, zenginkondu türü sınıf atlama orjisi şöyle yaşandı:

Bir:

Alamancılar 50 yılda Almanya’da 50 milyar avroluk yatırımın sahibi ve Türkiye’ye de bu sürede 100 milyar avrodan çok para göndermiş oldular. Bu süreç, 2 milyonluk ana akım işçi göçmenin dörtte birinden azı için gerçeksendi. Onlar bile, zengin olurken bile, yeşil sermayeye yüz milyonlarca avro kaptırmaktan kurtulamadı. Eh, sınıf orjisi bu zaten: İt ite, it de kuyduğuna ya da aynı adla kitabı yazıldığı gibi ‘nöbetleşe yoksulluk’.

İki:

Kapıcı tipi sınıf atlama şöyle oldu: Bir ara 500 bin kişi olan kapıcılar, karılarını temizlikçi, çocuklarını ise başlarda çırak ve sonralarında selpak satıcısı olarak emekselce sömürdü. Yine de bir kapıcı, o zamanlar global sermaye birikimi henüz bu kadar şişirilmemiş olduğu için, ancak 20-25 yılda bir daire alabildi. Kapıcı sınıf orjisinin alameti farikası da oradadır: Her kapıcı, en çok veya en son çalıştığı apartmandan daire satın alır, köşeye kurulur.

Hem Alamancılar, hem de kapıcılar, sınıfiçi orji olarak şunu yaptılar: Kendilerinden az sonra kente gelenleri dağdan inme veya görmemiş diye aşağıladılar.

Proleterya-burjuva orjisi:

Bu epeyi pozisyonda yaşandı. Birkaçını örnekleyelim:

Bir:

Taşralı girişimcilerin büyükkentli girişimcileri şeyttirmesi. En son AKP modelinde ama aslında taa 1950’lerden beridir her pozisyonda bunun benzeri vakalar yaşandı. En bilineni TÜSİAD-MÜSİAD şeysidir. Taşralı girişimciler sıfır sermaye ile girişim yapabilme becerisini de gösterdiler. Sermaye ya matriyarkal yastık altından, ya da devlet babanın kesesinden geldi.

İki:

1980 öncesinde, DİSK örneğinde somutlaşan güçlü işçi sınıfı, kalıcı emekçi hakları yasaları ve hukuğu yerine, devrim ile uğraşıp, önceleri grevlerle sermayeyi parmağında oynatıp onları şeyttirdiler, sonra da gülme sırasının onlara geldiğini düşünen Narin tipi sermaye, onların anasını ağlattı ve hala da ağlatıyor.

Genel:

Buradaki tüm panoramalarda genel davranış, lümpenlik ve şeyselleşmişlik üzerine dayalı. Burada yabancılaşmadan söz edilmiyor.: Herkes ne yaptığını domuz gibi biliyordu.

Bu türden makro-makro ekonomik ve sosyolojik davranışlar, yeni orta çağın gelişinde epeyi etkili oldu. Çünkü geçmişte de benzeri bir dejenerasyonda süreç, aristokrasinin çöküp, burjuvazi-aristokrasi sınıflararası orjisinin yaşanmasına dek gitmişti.

Es.


Hiç yorum yok: