Koyutlar:
Nesnel:
Bir tarihçi değilim, çünkü bir uzman değilim, bir disiplinlerarasıcıyım.
Bunun anlamı şu: Geçmişbilim olarak tarihin 5.000 yıllık Dünya Sistemi
modeli ile gelecekbilim olarak fütürolojinin (şimdilik) 5.000 yıllık Dünya
Sistemi (+1) modelini sentezlemişlik ve praksislemişlik momentindeyiz.
Öznel:
Geriye doğru 3 kuşaklık, en eskisi ve birinci kuşak Cemal Kutay tipi,
ikinci kuşak İlber Ortaylı tipi, en yenisi ve üçüncü kuşak Hakan Erdem tipi
olmak üzere, alaturka tarihsicilik
çizgisini tümden değilliyoruz. Bu tarihsicilik tipi, kıraathane veya televizyon sohbeti tipi tarihsicilik olmakta.
Kavramsal çerçeve:
Açıklama:
İnternette 1 veya 2 milenyumluk tarih atlası animasyonları var. Herhangi
bir tez önesürdüğümüzde, onlara uymasını veya onlardaki kayıtları nesnel olarak
değiştirmesini umarız.
İbrahim Okçuoğlu ve Ebubekir Ceylan nezdinde denenen, Türkler’in tarihini
Dünya Sistemi’ne ekleme modelini olumluyoruz. Şu an bunun birçok eksiği
olabilir ama ilerlenen doğrultu uygun.
Tezlerimiz:
Tarihin teolojisi ve teleolojisi yoktur. Yani, insanın bir varlık nedeni ve/ya
ebedi hedefi yoktur.
1945 atom bombaları ve 1957 yapay uydu çıkışları nedeniyle, tarihsel
koyutlar onyıllardır değillendi ve yoksandı. Yani o olgular nasıl ki insan
türünün yok olabileceğini ve başka bir türe kesinkes evrileceğini imledilerse,
eğer gelecekbilim olmasa, şu anki geçmişbilim kayıtları toptan tarihin
çöplüğüne gitmişti de ortaya kondu. Yine gidecek ama bundan uzağa doğru eksodus
da mevcut.
Sözü geçen animasyonlara baktığımızda, tüm tarihin bir itiş-kakış olduğunu
görürüz. Tarihin rasgeleliği (raslantısallığı değil, raslantısallık olasılıkla
işler ve bir yönelimi vardır ama rasgeleliğin yoktur), onun askeri, siyasi veya
iktisadi bir dominant ideoloji ile
modellenmesini engelliyor. Ek bilgi: Biz, kültürel (bilimsel, sanatsal,
felsefi) tarihi irdelemeyi yeğliyoruz.
Tarihteki birçok bilgi, asla ve kata bir daha bulunamayacak biçimde silindi
ama bu Dünya Sistemi modelini geçersizleştirmiyor. Diğer bir deyişle, Dünya
Sistemi modeli, epistemolojik
belirsizlik alt çizgisini geçti.
Yine de, yeni bulunacak bazı bilgiler, tarih modelini epeyi değiştirebilir,
özellikle de Kolomb öncesi Amerikalar’ınkini.
Henüz açıklanmamış ve belki de açıklanamayacak bazı tarihsel olgular var:
Örneğin, Mayalar tekerleği bulamamışken, nasıl olup da sıfırı icat edebildiler?
Ve asıl soru: Hangisinin icadı daha zor, tekerleğinki mi, sıfırınki mi? (Aynı
soru, tarih öncesi için konuşma ve ateş yakma için / olarak geçerli hala.)
Devamı olarak: Kolomb öncesi Amerikalar’ın dikey ve Afro-Avrasya’nın yatay
coğrafyasının tam tarihsel modeli ne?
Onun devamı olarak: 50 bin yıl önce Afrika’dan son ve tarihi kuran asıl
eksodusumuzu yaptığımızda, (30 bin yıl önce Bering’den Amerikalar’a geçtiğimiz
kabul edilinceki) 20 bin yıllık gecikme, nasıl oldu da, tekerleği durdurdu ama
sıfırı durdurmadı?
Toparlarsak: Yani, bugün tarih için yanıtlanmış paradigmasallar,
yanıtlanmamış paradigmasallarla başabaş durumda gibi. Galiba, bu metin için en
önemli tezimiz bu.
Tarih öncesi ile tarih arasındaki yol çatallanmalarının ve yalpaların
haritası epeyi eksik durumda. Dolayısıyla, meta-tarihe ve gelecekbilime
geçişimizin de yol haritaları için model eksik durumda: En azından şu an için
öyle.
Kesin çıkarsama ise şu: Nasıl ki tarım toplumundan avcı toplumuna kezlerce
geri dönüş yapıldıysa, tarih sonrasından da tarihe epeyi geri dönüş yaşanıyor
ve yaşanacak. Şu anki yeni orta çağ,
bu çöküşlerden biri durumunda.
Artı: Nasıl ki tarım toplumu avcı toplumuna göre, başta insan ömrünü
kısalttı ve işini daha zorlaştırdıysa, tarih sonrası toplum da tarih toplumu
için öyle yapmakta. İnternetin insanları 50 yıllık bir global zorunlu eğitim
ertesinde bile, hala daha aptal ve daha cahil yapması ve etkin okuryazarlık
düzeyinin giderek gerilemesi, bu konuda örnekler oluşturuyor.
Yine de genel olarak tarih, gerçekten daha zeki ve daha bilgili insana bizi
gerçekten götürüyor. Götürdü de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder