Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddialarının sonucu bir türlü
açıklığa kavuşturulamadı.
Konuya başlamadan önce bazı koyutları belirtmek yararlı olabilir:
Kimyasal silahların tüm çeşitleri ve ölümlerdeki tüm belirtilerin listesi
var mıdır, yok mudur, kamuya açık duruma getirilmesi gerekli.
Halihazırdaki kimyasal silahların hemen tamamının 3. Dünya ülkelerine
satanlar G-8 ülkeleri.
En önemlisi şu:
Kimyasal silah kullanımının insanlık suçu sayılması konusunda boşluklar
var:
Savaşlarda askerlerden çok siviller ölür. O eskidenmiş: 2 ordu, yerleşim
merkezlerinden uzak yerlerde meydan muharebesi yaparmış. Şimdiki savaşlar kent
merkezlerinde sürüyor. Eh, kaza kurşunu da epeyi bol oluyor.
En kritiği de şu:
Eski Yugoslavya iç savaşları sonrasında, Sırbistan halkı neredeyse toptan
yargılanacaktı. Bu er veya geç olacak. İdam suçunun kalkması da henüz mümkün
değil. Yani, yakın gelecekte bazı
halklar topluca idama mahkum edilebilir.
Sonuçta, vatana ihanetten söz ediliyor ve bu suç ABD’de de idam cezası
talebiyle yargılanabiliyor, hem de ortada hiçbir silah kullanımı yokken, en son
Snowden olayında olduğu gibi.
Yani:
Hüküm süren iktidara karşı çıkan kendi
halkını toptan ölüme mahkum eden bir hükümet yetkilisi, bunu kalkıp da
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde pekala savunabilir.
Yani:
Tarihte bazı hukuksal durumlar, epeyi çetrefilli olabilir. Suçun, suçlunun ve cezanın tanımı
olamayabilir.
Gelelim vakaya:
Suriye’deki kimyasal kullanımı konusunda en üst düzey yetkililerden biri Türk
(Ahmet Üzümcü) imiş ve onunla bir söyleşi yapılmış. Onun dediklerine bakalım:
(İlginç olan, kimyasal silah kullanımının incelenmesi için ilk kez Suriye
hükümeti başvurmuş olması.)
“19 Mart’ta ilk kez Suriye hükümeti kullanım iddiasıyla müracaat ettiğinde
Genel Sekreter’e orayı belirtmişti. Daha sonra aynı yeri İngiltere, ABD,
Fransa, hatta Rusya da, kullanıldığı iddiasıyla geldiler. Tüm ilgili devletler
Khan Al Asal’da kimyasal silah kullanıldığını iddia ediyorlar.”
Yani, bu türden bir silahı ilk kezinde muhalefet kullanmış olabilir. Hala
da durum öyle.
Soruşturma sürecinde ise çatlak var.
“Bu soruşturma kapsamında Genel Sekreter’in kararıyla BM Güvenlik
Konseyi’nin daimi üyeleri bu soruşturmanın dışında bırakıldılar. Gerek
soruşturma heyetinin oluşumu bakımından, gerek laboratuvarlar bakımından P5
(ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin) uyrukluları ve laboratuvarlarını soruşturma
dışında bırakma kararı aldık.”
İyi de, çok özel durumlar dışında o silahlar üreten de oraya ileten de, bu
ülkelerden birinin vatandaşları zaten. Suriye uzay teknolojisi üretmiş falan
değil henüz. En azından bazı kimyasal silahların teknolojisi de, zor bir
teknolojidir, iz bırakmamak açısından.
“Şu anki kanı kimyasal kullanıldığı
yönünde değil mi?
Birçok uzman görüntülere baktığı zaman bunun toksik bir madde sonucu
olduğunu düşünüyor. Ama bu nedir, kimin tarafından kullanılmıştır bu konulara
yorum getirmek mümkün değil.”
Demek ki kimyasal silahların izi, aylar bazında silinebiliyor. Demek ki
birileri bundan böyle zaman geçirme
taktiğini hep kullanacak.
“David Cameron, ‘Elimizde kendi
laboratuvarlarımızda incelettiğimiz bulgular var’ dedi. Washington yine benzer
bir eminlikle ‘Sarin gazı kullanıldı’ dedi. Siz kurum olarak bu kadar ince
eleyip sık dokurken, o ülkeler nasıl kesin yorumlar yapabiliyor?
Bizim prosedürlerimiz çok kesin ve belgelere bağlanmış usuller ve bu
usullerin dışına çıkmamız mümkün değil. Mesela ‘chain of custody’ diye bir usul
var. Bu çerçevede örneklerin soruşturma heyeti mensuplarınca alınması
gerekiyor. Başka biri tarafından alınan örnekleri bizim laboratuvarlarımızda
inceletmemiz usule uygun değil. Ben bahsettiğiniz ülkelerin bulgularının doğru
ya da yanlış olduğunu söyleyebilecek durumda değilim. Anlıyorum ki onlar bazı
örnekleri elde etmişler ve bir şekilde tahlil ettirmişler. Tabi ki tahlil
yeteneklerini de sorgulamıyorum. Gayet mücehhes laboratuvarları var. Fakat
bizim uluslararası, ehil, teknik bir soruşturma komisyonun yaptığı
soruşturmayla o farklı bir şey. Bizim o soruşturmanın farklı aşamaları
sonuçlanmadan herhangi bir kanaatte bulunmamız mümkün değil. Usullerimiz
farklı, öyle söyleyeyim.”
Öncelikle şu kesin:
ABD ve İngiltere yetkilileri bu
konuda daha önce yalan söyledi.
Devamında ise:
Kurumun yavaş ve bürokratik işlemesi ise, onlar karar alana kadar savaşın
bitebileceği bir durum yaratmış çoktan.
“1995 yılında biliyorsunuz Tokyo’da, metroda sarin gazı kullanıldı. Ortaya
çıktı ki bunu çok küçük çaplı bir laboratuvarda üretebilmişler.”
Söyleşiyi veren kişi, bir uzman açısından olmaması gereken bilgisel
senkoplar yaratmış:
Olayın bilgisini o sarin gazını üretenler bilmiyor olabilir. Atom bombası
konusunda da öyle. İlk atom bombası bilgisini üretenler ile kullananlar
bambaşka kişilerdi. Bu bir.
O bilginin o kullanıcılara ulaşma yolu ise karmaşık bir konu.
Şöyle örnekleyelim:
Lübnan’daki sağ ve sol teröristleri 1970’lerde aynı kişiler eğitmiştir
zamanında. Bu nedenle, terör ve kontr-terör davranışları epeyi benzer olur.
(Şimdilerde öyle değil.) Bu iki.
Kimyasal silah konusunda da böyle: Suriyeliler (ister devlet, ister
muhalefet tarafı), o silahı kendi ülkelerinde minicik laboratuarlarda yapmış
olabilir. O bilgileri her 2 tarafa da sağlayan kişiler aynı olabilir. O
nedenle, kimyasal silah kullanımının hangi tarafça yapılmış olduğu muallakta
kalıyor şimdilik.
Zamanında teröristin biri, bombalı suikastlarda, çift düzenek kullanımı
yoluna gitti. (Herhalde tedbirli ve işini seven biri idi.) Sonra bu moda oldu.
Uğur Mumcu dahil, epeyi hedef bu yolla yok edilir oldu. Yine de, dikkatli ve
bilgili biri, o çok hatlı bombalar arasındaki nüansları ayırt edebilir.
Bu kimyasal silah kullanımında da
böyle nüanslar vardır muhakkak. Ancak, ne yetkili, ne de G-7 iktidarları
buna dikkat etmiyor bile.
“Peki kim kullandı sorusuna kim
cevap verecek o halde?
Genel Sekreter doğrusu bunu BM Güvenlik Konseyi’nin ele alması gerektiğini
düşünüyor. Güvenlik Konseyi daha geniş bir araştırma yapılmasına karar verirse
bunu kim yapar bilemiyorum. Çünkü bu başka türlü bir kriminal soruşturma
gerektirir.
Onu da siz yapamaz mısınız?
Bizim yeteneklerimizin buna yeterli olacağını zannetmiyorum.”
Vurguladığımız da bu zaten. Yalnızca, buna izin verilmeyeceği ve bu
söyleşiyi yapan kişinin buna cesaret edemiyebileceği söylenmemiş. Sonuçta, ya
görevinden alınır, ya da bir tarfik kazasında erkenden ölür. Hep böyle olmakta.
Konu uzayıp gidiyor.
En son bir saptama daha var, onunla konuyu bağlamış olalım:
“Savaş ortamında bunların bizim kurallarımıza göre imhası çok zor. Hemen
hemen imkânsız. Fakat eğer mümkün olsaydı, bunlar herhalde bir-iki yerde
toplanıp imha tesisleri kurulduktan sonra çeşitli yöntemlerle imha edilirdi.
Çeşitli yöntemler var. Mesela Çin’de II. Dünya Savaşı’ndan sonra terk edilmiş
olan kimyasal silahlar var. Bunlar kullanılamaz halde, fakat insanlar temas
ederlerse zarar görebiliyorlar. Bulundukları yerler de tam bilinmiyor. Bunları
bir yerde topluyorlar ve patlayıcıya sarılıp imha ediliyor. Belli bir şiddetle
patlatıldığı zaman kalan küller başka bir süreçten geçirildikten sonra zararsız
hale getiriliyor. İmha yöntemleri çeşitli, fakat savaş ortamında bunları yapmak
mümkün değil.”
Aslına bakılırsa, tam tersi.
Sonuçta, savaşta zaten siviller ölüyor ve her iki tarafın da buna aldırdığı
falan yok. Ancak, söyleşiyi yapan kişi, bu saptamasının o silahların asla ve
kata bulunamamasına yol açacağını, bu silahların da onyıllar sonra bile etkili
olacağını, şimdiki davranışının sonuçta yine epey sivilin ölümüne yol açacağını
ya öngöremiyor, ya da biliyor da söyleyemiyor.
Son saptamalar:
Kimsenin ne olduğuna aldırdığı yok. Bulunmasını isteyenler yalnızca slaktivist davranmış oluyor.
İstenirse, biraz daha telafatla hem silahlar bulunur, hem yok edilir, hem
de gerekli kişiler bulunup cezalandırılır. Böylesi bir kör oyunu, yalnızca
kurallara uygun davranmış görünme isteğidir.
En önemlisi:
Bu hamama girersen, terlesin. Bu mevkideysen, epeyi sorumluluğun var demektir.
Bunlardan en önemlisi, dezenformasyon
yapmamaktır.
Doktor House ne demişti?:
“Bir bilgi varsa, sen onu bilmiyorsan, suçtur.
Biliyor da kullanmıyorsan, yine suçtur.
Başkaları bilmiyor da sen öğretmiyorsan yine suçtur.”
Yani, hukuk ilkeleri ve yasalar gibi...
Ya da, bazı bilgiler öldürür...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder