Pazar, Eylül 22, 2013

Tarih Dersleri 2


GÖZLEMLER ve GENELLEMELER:

5.000 yıllık devletli tarihe ve Dünya Sistemi sayılana bakınca:

1.


Devletsizliğe geri çözülme aşamasının, global nüfusun en azından % 50’sinden çoğu için aşıldığını gözlüyoruz. Bunun kanıtı olarak, Avrasya’nın yatay coğrafyasının da etkisiyle, bu nüfusun yarısından çoğunun yaşadığı bölgede, herhangi bir uygarlık veya devlet, herhangi bir barbarlık tarafından yıkıldığında, epeyi uzun bir süredir, barbarların o bitirilmiş uygarlıkça uyruklaştırılmasını görüyoruz:

Geçmişte bunun en güçlü örneği, Roma ve onu yıkıp onun yerini epey sonraki gelecekte alan Kutsal Roma-Germen devletleri ve zamansal yakın örnek de, bugünkü biçimiyle AB ve ABD ikilileridir, bir zamanlar ABD AB’nin kolonisiydi, şimdi tam tersi.

2.

Toplumsallığın tarihten epeyi önce de, özellikle beyinleri daha çok çalışan % 1 azınlık için olmak üzere, bireyler için tam bir kölelik sistemi durumuna dönüşmüşlüğü mevcut.

Bunun nedeni de, Homo Sapiens Sapiens’in Afrika’dan onlarca eksodusu sırasında, türün / sürünün tümüyle yok olma aşamasına kezlerce epeyi yaklaşmış olmasıdır. Böylelikle, toplu bilisizlikte (collective unconscious) çok ve tek arasında, çoğun lehine epeyi normal faşizmi eğilimli bir ağırlık oluşmuş olmakta.

Tarih boyunca da böyle sürmüş gitmiş.

3.

Bunun üzerine bugünün tanım kümeleriyle epeyi askeri, iktisadi ve siyasi ağırlık ve deformasyon yaratıcı etken birikti. Savaş, sömürü ve yönetme / iktidar, bize evrimsel kalıtlar ama birçok alanda insan türü bu evrimsel kalıtların epeyisini gerisinde bıraktı. Öyle olmasaydı, dünya üzerinde epeyi salt barışçı toplum yaratılmazdı. Onların yalıtık korunmuşluğu bozulduğunda, genelde yamayam sonraki akrabaların, önceki barışçı akrabaları yemesinin gerçekleştiği Pasifik toplumlarını gözlersek ve örnek alırsak, bunlarda yine Avrasya’nın itiş-kakış ve birbirine fazla kolayca erişimli toplumsal yapısının sorumluluğu olduğunu görürüz.

Ortalıkta bu kadar barış müezzini varken, insan türünün çoktan sonul barış evresine girmesini beklerdik ama nasıl ki bir yerde ahlaktan çok söz ediliyorsa, o söz edenler genelde başta omak üzere, orada yaşayanlarda ahlak eksikliğinin yaşandığını bildiğimize göre, bu perhiz-turşu tersliğini yadırgamamamız gerekir bizce.

4.

Bu 3 gözlem-genelleme kümesi, bizi hangi çıkarsamalara götürmüş olmakta?:

4.1:

Ya yalıtık toplum olarak istediğin toplumu kurar ve barışçı, sömürüsüz, yönetcisiz bir düzen kurarsın, ya da bu itiş-kakışı olmayana ergi kullanarak ve sonuna kadar yaşayıp tüketerek, sonul karşıtlığa varma diyalektiğini eyleyebilirsin ki bu birinci şıkka göre daha az olasılıklı bir olanaktır ki tarih göründüğü kadarıyla oraya limitleniyor şimdilik. Geçmişbilim-gelecekbilim bireşimcisi olarak bize düşen şey, açmazlara karşı eksodusları imlemek ama herhangi birini seçip onu empoze etmemektir.

4.2:

Yaşadıklarımız, epeyi tarih tekerrürünü yarattığına göre, elimizde ders çıkaracak epeyi istatiksel birikim vardır, demektir. Bu koşullarda yaşayarak öğrenmenin tümevarımsallığı yerine, beynini kullanmanın tümdengelimseliğini kullanacak kültürel-evrimsel aşamaya geldiğimizi kabul edip, kitleye de bilinçli düşünme sorumluğu (hakkı değil) yüklememiz gerekir, demektir.

O nedenle, artık bazı halklar artık toptan yargılanıyor. Nazi Almanyası halkı pas ve Sırbistan halkı teğet geçildi. Demek ki bu olgunun gerçeksenmesi yakında. En yakın aday adayı ABD halkı bu durumda.

4.3:

Bu perspektiften bakılınca tarihte açmaz yok, aslına bakılırsa hiç yoktu ama bakıp da bunu gören ve yazan hiç kimse de yoktu ama şimdi var. Tabii henüz gerçeği uygulayacak yeterince cesur-düşünen beyin yok ama bunun da yaşanması eli kulağındadır bizce...

Burada es... Yenilip yutulması zor düşünceler sergilediğimizin bilincindeyiz. Okur, belki bunları bir tartar beyninde...


Hiç yorum yok: