Serdar Sarı ölmüş. Serdar Sarı erken öldü.
Serdar Sarı 1960 doğumluydu, daha 16 yaşında, o zamanki
Dünya çapındaki mizah dergisi Gırgır’ın en iyi çizerlerinden biriydi.
Ara şerh: Oğuz Aral tuhaf bir gelenek yarattı: Kolay
yönetildiklerinden olsa gerek, çizer kadrosunu hep 18 yaş altı çizerlerden
oluşturdu. O zaman da aynı çizerler, 25’ine geldiğinde sanatsal açıdan tükenmiş
ve tekdüzeliğe çoktan düşmüş oluyor. Bu, 40 küsur yıldır böyle. Bu da, Oğuz
Aral için bir ‘hommage’ olmuş olsun.
Sarı, Batı tipi minimalist çizgide çok iyiydi. Bir rivayet
bu yolu kendi seçmişti, bir rivayet Galip Tekin’i fantastik şeyler çizmeye
yönlendiren Oğuz Aral, onu böyle çizmeye yönlendirmişti. Şu an adını
anımsayamadığım, Fransız bir çizeri taklit ediyor gibiydi.
Sarı, balatayı erken sıyırtanlardandı. Ödip tipi bir
çizgide, üzerine eklenen uygunsuz bir kemoterapiyle, beynini çökertti. Belleği
çöktü.
Belki, bu onu çok adlı / kişili olmaya taşıdı. Değer
İskender adıyla, bir karikatür albümü yayınladı. Sahhaflarda hala bulunur.
Kendisi, en azından bir zamanlar çok yakın arkadaşımdı. O
zamanlar tek fen lisesi olan AFL’den dönem ve üniversite arkadaşımdı.
Kendisiyle, hepsi de tuhaf olan, çok anekdotum var. Onlar da bir yerlerde
yazılı elbette ama inşallah ben ölünce yayınlanırlar.
Sarı, kaybedenler klubündendi. Ondan sonraki ve Penguen’sel
kuşağa ait olan Metin Üstündağ ile tanışmaya 1988 baharında gitmiştik. Biraz
abi konumundaydı. Sonuçta, 1980 öncesi kuşaktandı çizer olarak. Kaybeden olarak
da olsa, saygı görüyordu.
Tuhaf bir biçimde, ne BÜKAK’ta, ne de Karikatürcüler
Derneği’nde kendisiyle birlikte çalışma olanağı bulamadım. Biz, yeni yetmeler
olarak, Tan Oral’a İhap Hulusi sergisi asmada yardım ederdik o zamanlar
Tepebaşı’nda olan müzede.
Ailesini tanıma fırsatım da oldu. Abisi heykeltraştır ve
1980 sonrası gönüllü sürgünlerdendir. Şimdi kimbilir nerelerdedir, ona da selam
olsun.
Sarı, son 20-25 yılını aşağı yukarı bir hiç olarak yaşadı. Teknik bir hata olarak, hiç beceremediği bir
alan olan sinemaya takmıştı. Tretmanlar yazarak yaşadı hep. Aklına nedense hiç
reklam cingılı veya klip sinopsisi yazmak gelmedi. Oysa, bugünkü klipler tam da
onun absürdlüğüne hitap eder türden.
Sarı, kazansaydı berbat biri olurdu. Bence, Deniz Gezmiş de
yaşasaydı, berbat biri olurdu, Atıl Ant’ı ve Cengiz Çandar’ı gördük çünkü.
Sarı, ölümüyle tuhaf bir istatistiğe katkıda bulundu: Biz
1977 mezunu erken ölenler içinde 3. oldu. İlkimiz, 1980 baharında, darbe
öncesinde, bir camiden çıkarken öldürülmüştü ve bir rivayete göre de, Tayyip’in
yakın arkadaşıydı.
Tüm ölülerimize selam olsun...
Serdar ve diğer arkadaş bu yıl vefat etti.
Serdar ölünce, kendimi cephede siperde sağ kalan ama
yanındaki en yakın arkadaşı ölen biri gibi duyumsadım.
Güle güle Serdar... Belki bir gün elimden dağınık eserlerini
basmak gelir. (11 Aralık 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder