Perşembe, Aralık 11, 2014

Serdar Sarı için 'Hommage'



Serdar Sarı ölmüş. Serdar Sarı erken öldü.
Serdar Sarı 1960 doğumluydu, daha 16 yaşında, o zamanki Dünya çapındaki mizah dergisi Gırgır’ın en iyi çizerlerinden biriydi.
Ara şerh: Oğuz Aral tuhaf bir gelenek yarattı: Kolay yönetildiklerinden olsa gerek, çizer kadrosunu hep 18 yaş altı çizerlerden oluşturdu. O zaman da aynı çizerler, 25’ine geldiğinde sanatsal açıdan tükenmiş ve tekdüzeliğe çoktan düşmüş oluyor. Bu, 40 küsur yıldır böyle. Bu da, Oğuz Aral için bir ‘hommage’ olmuş olsun.
Sarı, Batı tipi minimalist çizgide çok iyiydi. Bir rivayet bu yolu kendi seçmişti, bir rivayet Galip Tekin’i fantastik şeyler çizmeye yönlendiren Oğuz Aral, onu böyle çizmeye yönlendirmişti. Şu an adını anımsayamadığım, Fransız bir çizeri taklit ediyor gibiydi.
Sarı, balatayı erken sıyırtanlardandı. Ödip tipi bir çizgide, üzerine eklenen uygunsuz bir kemoterapiyle, beynini çökertti. Belleği çöktü.
Belki, bu onu çok adlı / kişili olmaya taşıdı. Değer İskender adıyla, bir karikatür albümü yayınladı. Sahhaflarda hala bulunur.
Kendisi, en azından bir zamanlar çok yakın arkadaşımdı. O zamanlar tek fen lisesi olan AFL’den dönem ve üniversite arkadaşımdı. Kendisiyle, hepsi de tuhaf olan, çok anekdotum var. Onlar da bir yerlerde yazılı elbette ama inşallah ben ölünce yayınlanırlar.
Sarı, kaybedenler klubündendi. Ondan sonraki ve Penguen’sel kuşağa ait olan Metin Üstündağ ile tanışmaya 1988 baharında gitmiştik. Biraz abi konumundaydı. Sonuçta, 1980 öncesi kuşaktandı çizer olarak. Kaybeden olarak da olsa, saygı görüyordu.
Tuhaf bir biçimde, ne BÜKAK’ta, ne de Karikatürcüler Derneği’nde kendisiyle birlikte çalışma olanağı bulamadım. Biz, yeni yetmeler olarak, Tan Oral’a İhap Hulusi sergisi asmada yardım ederdik o zamanlar Tepebaşı’nda olan müzede.
Ailesini tanıma fırsatım da oldu. Abisi heykeltraştır ve 1980 sonrası gönüllü sürgünlerdendir. Şimdi kimbilir nerelerdedir, ona da selam olsun.
Sarı, son 20-25 yılını aşağı yukarı bir hiç olarak yaşadı. Teknik bir hata olarak, hiç beceremediği bir alan olan sinemaya takmıştı. Tretmanlar yazarak yaşadı hep. Aklına nedense hiç reklam cingılı veya klip sinopsisi yazmak gelmedi. Oysa, bugünkü klipler tam da onun absürdlüğüne hitap eder türden.
Sarı, kazansaydı berbat biri olurdu. Bence, Deniz Gezmiş de yaşasaydı, berbat biri olurdu, Atıl Ant’ı ve Cengiz Çandar’ı gördük çünkü.
Sarı, ölümüyle tuhaf bir istatistiğe katkıda bulundu: Biz 1977 mezunu erken ölenler içinde 3. oldu. İlkimiz, 1980 baharında, darbe öncesinde, bir camiden çıkarken öldürülmüştü ve bir rivayete göre de, Tayyip’in yakın arkadaşıydı.
Tüm ölülerimize selam olsun...
Serdar ve diğer arkadaş bu yıl vefat etti.
Serdar ölünce, kendimi cephede siperde sağ kalan ama yanındaki en yakın arkadaşı ölen biri gibi duyumsadım.

Güle güle Serdar... Belki bir gün elimden dağınık eserlerini basmak gelir.  (11 Aralık 2014)

Hiç yorum yok: