Cumhuriyet döneminin bir numaralı sanat tarihçisi sayılan
adam bile, Türk evi sayılan şeyin, hepi topu bir çadır düzeninde olduğunu
ballandıra ballandıra anlatır nedense.
Amcamızın gördüklerini bırakalım, görmediklerine bakalım
bir: Saptamalar:
Türk evi lüks olabilir ama konforlu olmaz.
Türk evi, bırak ergonomik olabilmeyi, anti-ergonomik olmak için
elinden geleni yapar.
Çadırda yalnızca Türkler yaşamadı, tüm Orta Asya halkları
yaşadı ve yaşıyor. Bugün Moğolistan ve Çin’de çadırda yaşayan binlerce insan
var hala. Ancak, onların çadırlarında ısı yalıtımı var, böylelikle de eksi 50
derecede donmuyorlar. Betonarme Türk evlerinde ise, rüzgar hepi topu birkaç
yıllık pimapenlerin içinden, evin bir ucundan girer, öbür ucuna doğru püfür
püfür eser.
Yandaki çadırdakinin idrar sesini duymazsınız ama Türk
apartmanlarında 5 kat yukarıdakinin idrar sesi, gecenin karanlığında çınlar
durur. Ayrıca, bu sayede komşularının cinsellik alışkanlıklarını ezbere
bilirler.
Şerh: Türkler ev yapmayı öğrenemedi ama yemek yapmayı çok
çok iyi öğrendi. Bu da tuhaf bir ikilem doğrusu. Gerçi, midesi dolu olarak poposu açıkta donmak, tam da bir Türk’e yakışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder