Pazartesi, Aralık 29, 2014

Laleper Aytek Sergisi



Fotoğrafta; kurmaca, belgesel, sahte-belgesel ayrımı ilginç biçimlerde işletilebiliyor. Sergi, bu yönden irdelenecek.
Sergi, belgesel olma savında bir sahte-belgesel olmuş ve bunu da hafiften kurmaca üzerinden yapmış.
Aytek, çok onyıldır hala, lümpen matriyarki ve matriyarkal şeyselleşme / lümpen feminizm çizgisinde dolaşan bir fotoğrafçı. Açımlama: Ödüllendirilen bir kadın iken, cezalandırılan bir kadınmış gibi davranırdı.
Gösteren-gösterilen ilintisini bozarsanız, sonuç ya David lynch’in ‘Ateş Benimle Yürür’ünün giriş planı gibi olur, ya da eksi kültürel artı-değer’li şeyselleşme. Bu sergi için yanıt: b) şıkkı.
Aytek’te, gösteren-gösterilen ilintisi kopuk. Kendi Paris’liliğini ve/ya Parisli-değil’liğini tanımlayamamış. Paris’in nesnesini gösterememiş. (Gönüllü şeyselleşmiş) Kendi’sini göstermiş. Paris’i göstermek, Eyfel Kulesi’ni göstermek değildir, belki eski biçimde ‘clochard’ göstermektir. Sergi, Dünya’nın tüm büyükkentlerine ait olduğu önesürülebilecek fotoğraflarla dolu.

Toplam sonuç: Bizcesi bu, yabancılaşma değil; bu, sattığı düşünülen ama modası geçmiş bir malı satma çabası. (Post-modern yabancılaşma ve ‘ne olsa gider’ anlayışı.)

Hiç yorum yok: