Tartışılan kitap: http://www.metiskitap.com/catalog/book/4601
Giriş:
Normal insanlar, önce kendileriyle özdeşleşirler, sonra
cinselliklerini giyinirler, en son da kimliklerini kazanırlar.
İngilizce’de ‘idenfication’ sözcüğünün, hem ‘özdeşlik’ hem
de ‘kimlik’ anlamı taşıması, tam da eksi zekalı ve eksi bilgili Freud’vari bir
dil sürçmesidir.
Kitaptan 3 farklı kişiden 3 ayrı alıntı yapıldı ve
yorumlandı. Bundan maksat, psikolojideki major ideoloji aktörlerinin limit aynı
yere vardığını imlelek: Zihinsel
köleleştirme.
+
Alıntılar ve yorumlar:
1.
“...sadizm, aslında narsistik libidonun etkisiyle benden
itilmiş ve ancak nesneyle ilişkide görünür hale gelmiş ölüm dürtüsüdür.”
(Freud, s: 16)
Bir: Sadizm, çocukluğunu eziyetle geçirmiş çocuklarda
görülür, seri katiller gibi. Koleksiyonerlerde değil.
Bir bir: Seri katiller ölüm dürtüsü taşımazlar.
İki: Toplumsallaşma yoğunluğu, narsisizmi de bireysel değil,
toplumsal kılmıştır. Politikacıların olduğu ve seks partneri nesnesi (arzu
objesi) olarak tercih edilmeleri gibi.
Üç: Narsisizm, insanı benden itmez, tersine bene gömer.
Dört: Nesneyle ilişki, psikolojik değil, kültürolojik bir
süreçtir, özellikle bakınız koleksiyoner davranışları.
Beş: Savaş, cinayet ve/ya intihar ölüm dürtüsü imlemez. 1945
ertesiki AB’nin kültürel pasifliği ve barışseverliği
ölüm dürtüsü imler.
Altı: Ben ve nesne çelişmez ve/ya çatışmaz. Zaten
çelişmeleri ve/ya çatışmaları değil, tam tersine birleşmeleri (özellikle de
koleksiyonerlik türünde) sorun yaratır.
+
2.
“Süperego oluşumunun doğuştan gelmi etmenlerce belirlendiğini
ve süperego özerkliğinin süperegonun ilk öncüllerinin yol açtığı baskılardan
bağımsız oludğunu düşündüğümü imlerim.” (Jacobson, s: 84)
Bir: Süperegonun genetik parçaları çok tartışmalı bir
saptama. Genetik bir şey kültürel modalarla değişmez ama süperegolar değişir.
Eşcinselliğe karşı hoşgörü veya hoşgörüsüzlük, genetik değil, kültürel
modasaldır, bakınız son 15 yıl ABD’si ve ‘politically correct’ uydurma kavramı.
İki: Geçersiz dilegetirme bile olsa, süperegonun farlı
yönlere bakabileceğinin imlenmesi makul bir düşünce vektörü.
+
3.
“Kimlik oluşumu, ... özdeşleşmenin yararının bittiği yerde
başlar.” (Erikson, s: 161)
1 atışta 4 ıskalama birden:
Bir: Kimlik oluşumu, toplumla özdeşleşmedir. Özdeşleşmenin
bitmesi değil, yayılımıdır yani.
İki: Özdeşleşmenin yararı, zihni kendi’ye köle yapmaktır.
Kognitif açıdan kendilik, oldukça bilgi eksiltici bir durumdur.
Üç: Yarar yaklaşımı, ekonomik deterministtir, ekolojik
değildir ki bu da Marx’ı ve Freud’u aynı noktada buluşturur (Malthus’un da
onları yaptığı gibi).
Dört: Özdeşleşme en geç 3 yaşında biter, kimlik oluşumu ise
en erken 18 yaşında başlar: Epeyi bir fark. Zaten bu dönem de, tüm yaşamda
göreli en özgür olunan zaman aralığıdır.
+
Çıkış:
Yazık, gerçekten çok yazık.
Freud beni 36 yıldır zıvanadan çıkarıyor. Epeyi sanatçı ve
bilimci adayının, onun öğretileri çerçevesinde, elektrikli ızgara yapıldığını
izledim.
Metis’e çok yazık. 30 yıldır henüz Szondi’yi keşfedemedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder