Cuma, Aralık 19, 2014

Jacobson Nezdinde Kendilik İrdelemeleri



Giriş:
Normal insanlar, önce kendileriyle özdeşleşirler, sonra cinselliklerini giyinirler, en son da kimliklerini kazanırlar.
İngilizce’de ‘idenfication’ sözcüğünün, hem ‘özdeşlik’ hem de ‘kimlik’ anlamı taşıması, tam da eksi zekalı ve eksi bilgili Freud’vari bir dil sürçmesidir.
Kitaptan 3 farklı kişiden 3 ayrı alıntı yapıldı ve yorumlandı. Bundan maksat, psikolojideki major ideoloji aktörlerinin limit aynı yere vardığını imlelek: Zihinsel köleleştirme.
+
Alıntılar ve yorumlar:
1.
“...sadizm, aslında narsistik libidonun etkisiyle benden itilmiş ve ancak nesneyle ilişkide görünür hale gelmiş ölüm dürtüsüdür.” (Freud, s: 16)
Bir: Sadizm, çocukluğunu eziyetle geçirmiş çocuklarda görülür, seri katiller gibi. Koleksiyonerlerde değil.
Bir bir: Seri katiller ölüm dürtüsü taşımazlar.
İki: Toplumsallaşma yoğunluğu, narsisizmi de bireysel değil, toplumsal kılmıştır. Politikacıların olduğu ve seks partneri nesnesi (arzu objesi) olarak tercih edilmeleri gibi.
Üç: Narsisizm, insanı benden itmez, tersine bene gömer.
Dört: Nesneyle ilişki, psikolojik değil, kültürolojik bir süreçtir, özellikle bakınız koleksiyoner davranışları.
Beş: Savaş, cinayet ve/ya intihar ölüm dürtüsü imlemez. 1945 ertesiki AB’nin kültürel pasifliği ve barışseverliği ölüm dürtüsü imler.
Altı: Ben ve nesne çelişmez ve/ya çatışmaz. Zaten çelişmeleri ve/ya çatışmaları değil, tam tersine birleşmeleri (özellikle de koleksiyonerlik türünde) sorun yaratır.
+
2.
“Süperego oluşumunun doğuştan gelmi etmenlerce belirlendiğini ve süperego özerkliğinin süperegonun ilk öncüllerinin yol açtığı baskılardan bağımsız oludğunu düşündüğümü imlerim.” (Jacobson, s: 84)
Bir: Süperegonun genetik parçaları çok tartışmalı bir saptama. Genetik bir şey kültürel modalarla değişmez ama süperegolar değişir. Eşcinselliğe karşı hoşgörü veya hoşgörüsüzlük, genetik değil, kültürel modasaldır, bakınız son 15 yıl ABD’si ve ‘politically correct’ uydurma kavramı.
İki: Geçersiz dilegetirme bile olsa, süperegonun farlı yönlere bakabileceğinin imlenmesi makul bir düşünce vektörü.
+
3.
“Kimlik oluşumu, ... özdeşleşmenin yararının bittiği yerde başlar.” (Erikson, s: 161)
1 atışta 4 ıskalama birden:
Bir: Kimlik oluşumu, toplumla özdeşleşmedir. Özdeşleşmenin bitmesi değil, yayılımıdır yani.
İki: Özdeşleşmenin yararı, zihni kendi’ye köle yapmaktır. Kognitif açıdan kendilik, oldukça bilgi eksiltici bir durumdur.
Üç: Yarar yaklaşımı, ekonomik deterministtir, ekolojik değildir ki bu da Marx’ı ve Freud’u aynı noktada buluşturur (Malthus’un da onları yaptığı gibi).
Dört: Özdeşleşme en geç 3 yaşında biter, kimlik oluşumu ise en erken 18 yaşında başlar: Epeyi bir fark. Zaten bu dönem de, tüm yaşamda göreli en özgür olunan zaman aralığıdır.
+
Çıkış:
Yazık, gerçekten çok yazık.
Freud beni 36 yıldır zıvanadan çıkarıyor. Epeyi sanatçı ve bilimci adayının, onun öğretileri çerçevesinde, elektrikli ızgara yapıldığını izledim.

Metis’e çok yazık. 30 yıldır henüz Szondi’yi keşfedemedi.  

Hiç yorum yok: