Öncelikle,
bu 200 yılın ilk 17 yılında berraklaşan ana koşulları bir açımlayalım:
1980-1990
neo-liberalizmi gerçekseme ve reel sosyalizmi çökertme çizgisinde, reel
sosyalizmi aşırı masraf ve kültürel enerjiyle bitirmesinin ardından ABD,
tekkutuplu kalacak gibi göründü ama 2001 ardından Dünya kutupsuz oldu. Tarihte
bu kutupsuzluk dönemleri kayıtlı. Aslına bakılırsa hegemonsuzluk, kaos-çöküş
döneminin ana kriterlerinden biri. Tarihin ana-makro itiş-çekiş vektörü
kalmıyor çünkü.
1945-2015
arasında, AB’nin belki 500 yıllık bir gecikmeyle fiili bir proje olarak
gerçekleştirilmesinin anlamsızlığı ortaya çıktı. Burada bizce asıl sorun,
AB’nin bilim-sanat-düşün eksenini, yani Aydınlanma’yı, Rasyonelizmi’i, hatta
Pozitivizm’i terkedişi oldu. Bunda yine bizce asıl temel sorun, oranı % 20’ye
varan göçmenlerin AB’yi kültürünü de ümmileştirmesi ve elit kültürü
değersizleştirmesiydi. Yoksa AB, bugün hala Dünya’nın 2 no’lu ekonomik gücü.
Ancak, 2. Dünya Savaşı ve NATO üzerinden ABD’ye askeri bağımlılık ve artık
çıkarların çatışması da, saklı-örtük bırakılan diğer bir AB açmazı durumunda.
Çin; 1971-2015
arasında geldi, neredeyse 500 yıl farkı kapattı ama 2015’te de bitmişti,
2017’de bizce ekside çoktan. Çin; Dünya’nın asıl 1 no’su olamadan sürklase oldu
bizce. Bunda, Japonya’nın 1960-1990 zirvesi yapmışlığı ama 1990 sonrası tümüyle
durmuşluğu durumunun, sarı ırka özgü bir koşutluğu da etkisi var bizce.
Rusya;
Putin’in dönüp dolaşıp 30 yıl lider kalma takıntısı, Gorbaçov-Yeltsin çizgisini
gömmesi, beceremediği bir KGB-diktatörü çizgisini zorlaması, petrol fiyatlarını
aşağı çekilmesiyle koskoca ülkenin iflası, 1990-2000 arasında kısalan 10 yıl
ortalama yaşam beklentisi gibi etkenlerle, 150 milyonluk Dünya’nın eski 2
no’sunu, tarihte ortada bıraktı bizce.
Gerisinde,
Hindistan-Brezilya vaatsizliği, 200 ülkenin 100’nün % 50 devletlilik-başarısı
yakalayamaması gibi, hep 0 veya eksi vektörler eklenince, tarihte potansiyel
veya aktuel olarak, geleceğe yönelik bir zemberek etkisi kalmadı gibi bizce. Bu
da, çöküş için önemli etkenlerden. Yoksa, eski hegemon gider, yeni hegemon
gelir klasik gelenekte.
Tüm
bunların yanısıra; devletliliğin sınıfta kalması, yazı kültürünün 1945-12015
arasında globalleştirilme çabasının iflası ve yeni-ümmileşme akımları, artı insan
yaşamı kalitesinin, eğitimin, sağlığın, emekçi haklarının, vd’nin aşırı eksi
ivmeyle yokuş aşağı çakılması mevcut.
İroni-ötesi
olarak barbar aday adayı halklarımız bile ortada yok. Roma’yı Hunlar’ın
yıkacağı, neredeyse 100 yıl öncesinden belli olmuştu ama. ABD’yi Meksika 50-100
yıl içinde yıkabilir mi örneğin, hiç belli değil şimdi ama. Artı, o barbar haklar
kendisini yazıya geçirmediği Roma Hukuku’nu yazıya geçirmişti. Oysa şu an,
Hammurabi Yasaları’nın o ölünce silinecekliği durumunun eşiğindeyiz.
Yani,
birden çok total çöküş vektörü egemen. 4 makro kriz de devreye girmedi henüz.
O
nedenle 2017 itibarıyla Dünya’nın yakın geleceği, hiçbir çıkış eğilimi olmayan,
tümden çöküş eğilimleri demek durumunda. Ancak, bunun orta vadede ne kadar
durağanlık ve tazeleyici fermentasyon getireceği belirsiz henüz.
(21 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder