Hiper-tekst’in
ne olduğunu biliyoruz. Ansiklopedilerde tanımı var.
Benim
okuduğum 11 bin kitap birbiriyle, yazdığım 270 kitap birbiriyle ve bunlar da
birbiriyle birleşik tek bir hiper-tekst’tir aslında. Çok yazan yazarların,
roman yazarı bile olsa, bu tür bir hiper-tekst yazma eğiliminde oldukları da,
kullandıkları sözcükleri tarama üzerinden saptanmış. Tabii onlar, roman konusu
olarak tek bir asıl konu içeriğini, kezlerce farklı formlarda ve farklı
açılardan ele alarak yazmış oluyorlar. Balzac’ın 26 ciltlik ‘İnsanlık Durumu’
roman dizisi durumu, bu türden bilinçli bir çaba ve örnek. Ancak, bunun sosyolojiyle
10’da veya 100’de 1’lik bir hacimle, o tarihte bile becerilmişliği gerçeği de
var ve bu başka bir hiper-epistemik konusu.
İlla ki
en kısa ve en yoğun metin yazılacak veya okunacak diye sabit bir kural yok ama
bilinecek konular ivmeli artarken, senin de okuma ve yazma yetinin ivmeli
artması gerek. Yoksa, uzmanlar gibi, hiçbirşey hakkında herşey bilirsin.
Buradan
hiper-epistemik’e geliyoruz. Orta Çağ’ın Summa’ları ve Aydınlanma’nın
ansiklopedisi, bu türden hiper-epistemik’ler olmakta. 20. Yüzyıl’ın son ve 21.
Yüzyıl’ın ilk yarısı için bu, çokdisiplinlilik ve disiplinlerarasılık olarak
tanımlanmış. 1966’da okumaya başladığımda bu kavram, en az 1945’ten beridir
varmış idi. Ben var etmedim, öğrendim onu yani.
İnsan
total bilgisinin % 99’u aslında çıkarsama ve hiper-2-epistemik aslında. Bu,
hiper-n-epistemik ve hiper-N-epistemik olarak sonsuza doğru limitleniyor
şimdilik ama toplamı boşta henüz, limit 2100 gibi kesinleşir. Hiper-epistemik,
‘Scientific American’ dergisi okuma alt epistemik kritik eşiği olan, her
konuda, üniversite 1.-2. sınıf düzeyinde bilgi sahibi olmak demek.
Eğer;
bilimin resmi akademik 2 bin, sanatın ve altdallarının 99-100, felsefenin 4 ana
dalını bu düzeyde bilirsen, senin hiper-tekst’in diğer bilgileri de
çıkarsatabilir ve üretebilir oluyor, bende oldu. Bu, bilginin bilgiyi yaratması
ve aydınlatması olayıdır ve insani tüm bilgiler aynı bütünden söz eder ve
duyu-dili sabittir: Çok sözdili, az mantık ve matematik dili toplamı. Aslında,
bütüncül tek bir bilgi alanı gerçekten tanımlı çoktan. Ara-bağ-doku bilgiler ve
trans-jargon bilgiler de eklenince, tüm bilgiler birbiriyle tam ilintili ve
birbirine terimsel olarark (metinler alaşımlanabilir) çevrilebilir oluyor. Bu
da, total bir kavramsal çerçeve ve düşünce atlası demek.
Ben
bunu, 14 yaşımda tanım gereği birçok kez disiplinlerarası ve çokdisiplinli olan
gelecekbilimi çalışmaya başlama nedeniyle doğrudan yaşadım ama bize AFL’de bu 2
kavramdan da söz etmişlerdi ama önemsemeden. Çünkü daha 15 yaşımda, yıl 2001’de
21. Yüzyıl’ın ilk çokdisiplinli dahisi olmaya çoktan karar vermiştim.
Sonra
araya (BÜ mezuniyeti ertesinde) verimsiz yıllar da girdi. Sonra, 2005 gibi
yoğun Wikipedia okuyabilme dönemim başladı. İngilizce’m roman ve insan
bilimleri okuyabilecek sığaya erişti. 12 yıldır günde belki 300 sayfa İngilizce
herşey okurum ama seçerek. Yani, epistemik haritalamada noktaları birbirinden
yeterince uzak ve birbirine yeterince yakın tutarak, minimum noktalamayla
maksimum kesin belgeleme yaparak.
Bu
sayede NEK’ler eskiden esinsel iken, şu sıralar çıkarsamasal ve planlı
düşünceyle üretilen oldu. Örneğin, kısa film reklamdan çapraz medya konusuna
olan 3-5 epistemik kritik eşiği sıçrayarak bu sayede geçtim.
Zaman
ortaya çıkardı ki benim entelektüel becermişliğimin rahatça 3 katı yapılabilirdi.
Bugünün 15 yaşındaki 1 bireyi, bugünkü olanaklarla, yine 40 yılda 10 bin değil,
30 bin kitap okur ki benim zamanımda ama benden büyük yaşta iken, 30 bin
civarında kitap okuyabilmiş 4 kişi tanıdım: Murat Belge, Demir Demirgil, Engin
Akarlı ve tasavvuf okumuş emekli engelli kaptan.
Bugünün
summa’sı, ansiklopedisi, çokdisiplini, 10-30 arasıki yarıyol olan 20 bin
kitaplık bilgiyle yine total epistemik’e rahat rahat ulaştırır beyni: 10 bini
kitap, 10 bini bilimsel makale olarak. Bu 1’e 1 denge de önemli: Yeni
bilgilerin tamamı o makale okumalarıyla kazanılıyor çünkü ve bu 1900’den
beridir böyle ve muhtemelen 2200’e, yani yeni rönesansa dek de, böyle kalacak
gibi.
Bu
hiper-epistemi, aktarılabilir bir zihinsel bütünlük değil ne yazık ki. Yani,
bendeki yalnızca bende işleyebilirdi ve işledi. Ve birebir kopyalanamaz bir
kaotiklikte. Ancak, tıpkı rüyalar gibi, bu hiper-epistemi’ler haritalanırsa,
geçmiş 20. Yüzyıl 2. yarısının öğrenme-eğitim (geçip gitmiş) olanakları tam
anlaşılabilecek, bugün nasıl ki Sokrat-Eratosthenes (150 yıl kabaca) epistemik
tarihi anlaşılabilir ise.
Benim şu
anki asıl sorunum ise, bu hiper-epistemi için hiç sınır koymadan 40 bin sayfa
yazmışlığım. Bunu hiç olmazsa 4 bin sayfaya özetlemem gerekli: Uzunca bir
maratonla tek solukta (bir yaz tatili yoğun / çoğul okumasında) öğrenilebilir
bir hacim, ancak o olabilir çünkü. İlk proto-Dünya Sistemi’ci olan Toynbee,
önce 37 ciltlik Dünya tarihi yazdı, sonra bunu ‘Tarih Bilinci’nde özetledi.
Dewey 1947 ise, yalnızca grafik bir kitapla bunu özetledi. (Dünya Sistemi’cilerin
400 yıllık döngüleri görüp de, yıl 2000’de tarihin çökeceğini yazmamaları, özel
bir kaçış olmuş bence, yoksa hepsi o kadar aptal değil ki hiçbiri görememiş
olsun bunu.)
Bu
hiper-epistemi özeti ve kavramsal özeti, Yeni Orta Çağ’ın asıl kritik yıkım
yılı olabilecek 2050’de gerçekleşecek (internet-arası / molası dahil),
epistemik çöküşünün bir panzehiri olacak. Böylelikle, ‘Fahrenheit 451’deki gibi
başkasının 1 kitabı olacağına, kendi 1 (veya maksimum 10 ama 100 (yüz) değil
kesin) kitabım olacağım.
Sonra
bunları taşa, metale bile yazdırabilirim ki mağaralara koyayım. Kağıt ve
dijital ortam güvenilir değil çünkü. Yeni epistemik çöküş, bu ikisini de
vuracak o kesin. Benim belki 500 sayfam dijital olarak gitmiş durumda şimdiden.
(Ben hiç olmazsa kendimi arşivlediğim için, bunu bilebiliyorum; oysa Aristo ne
yazdığının hesabını kendi hiç tutmadı, başkaları onu yazıya geçirdi ve bu, Lao
Tzu ve Doğu için de geçerliydi ne yazık ki.)
Yani,
tarih bilinci denli, öz-bilinç, epistemik-informatik-kognitif bilinç de
geçerli. Yazdıklarını adreslemezsen, epistemik’lerin boşta kalır, haritada yanlış
yere konur.
Örneğin benim,
metafizik ontolojinin altdalıdır ve 1960-2020 için ontoloji bir felsefe dalı
değil, bir bilim dalıdır, tanımlamam gibi. Eğer, otobiyografinin metafizik
ontolojisi tanımlı değilse, Heidegger faşisti veya Sartre gibi cıvıtık-yitik
varlık’ı olursun, eksi varlık’ı da aklına bile getiremezsin, çünkü Doğu
varlıkbilim bilgisini hesaba katmamış olursun ki çokdisiplinlilik bunu becerdi
işte.
Tüm
bunlar, 2.500 yıl sonra tama yükseltgenebilicek poliyalektik gibi, 1.500 yılda
tanımlanmış Aristo Mantığı ve 2.500 yılda tama yükseltgenmiş Lao Tzu Mantığı
gibi, 2.500 yıl sonra da olsa, yitmemesi gerekip global anlaşılabilecek bir
düşünce atlası geriye bırakma kaygısı nedeniyle böyle yazıldı tarafımdan.
Bu özet
bilgi, Homo Posterus’un tao’su olacak öncelikle. Homo Sapiens de isterse, kendi
eliyle yarattığı açmazlarının geçersizliğini böylelikle görebilir kalabilir.
Benim bakış açımda, insan türünün sorunları 1945’ten beridir tümüyle
çözülebilir durumda, çözülemez olan 2 atom bombası idi, 1957 Sputnik onu da
çözdü. Afrika’dan dışarı ile, ev-gezegen Dünya’dan dışarı, aynı ilkede yürüyen
evrim çatallanma ve yalpa yolları çünkü.
Benim
açmazım ise, ölümlü zihin-beden varlığım ile yazdıklarımın aşırı kopukluğu.
Yazdıklarım çook uzun süredir benim değil, kendi-değil, erkek, insan-değil olan
Reha Ülkü’nün değil yani. Mutant tohumlar onlar yalnızca. Bense, üzülerek
itiraf ederim ki hala feci insan ve insani kaldım, 43 yıl ondan kaçtıktan
sonra, 57 yaşında da buna teslim oldum, açıkça belirtirim. Ölüme teslim olmak
da bu zaten benim için. Üstelik bu yıl, gerçek ölümsüzlüğün ilk adımı olan kafa
nakli yapılacak. Tarihsel sembolik ironi de bu.
Gelecekte
eğitimbilim açısından bu hiper-epistemi, bir ders haline gelecektir mutlaka ama
başka yollardan ve yine dar kullanımlı kalarak. 5 bin yıllık tarih, insanları
uzmanlık türü epistemik’e koşullandırdı. En yatkın insanların bile, normlar
nedeniyle çokdisiplinlilikten kaçtığına ve onu aşağılayıp dışladığına 43
yıldır, kendim üzerinden de bizzat tanığım. Bana sürekli, keşke tek konu
üzerinde yoğunlaşmış olsaymışım, ne kadar değerli olmuş olacağımı (yani şu an
aslında ne kadar değersiz olduğumu) söylerler dururlar hep. Sonra da yazdığım
tek satırı anlamaz, rüya ve sözcükler basit birikimini ise inkar ederler, oysa
burada Dünya rekoru internette görülecek denli açıkseçik ortada ve nasıl ki
beden atletizmi varsa, zihin atletizmi de var ve tarihe geçenler hep NEK
üretenler, Pisagor teoremini bilmem
kaçıncı kez kanıtlayan evkadını dahil. 3 Türk, Kortel, Arf, İnönü, bu sayede 1’er
paragraf olarak matematik ansiklopedisine geçtiler. 3 Türk heykeltraş, Acar,
Koman, Aksoy (meçhül asker kaçağı heykeli, Almanya), bu sayede global
literatüre geçtiler. Bu sayede, Türkiye’den kovulan kadın Ermeni Paris Pişmiş, Meksika’da
global astronomi literatürüne geçti ve kendi adıyla anılan yıldız kümesi tipi
var. Tsiolkovsky ölümünden 50, Verhulst 100 yıl sonra yeniden keşfedildi. Eratosthenes,
1.800 yıl epistemik uykuda kaldı.
Benim
tahmini menzilim, en kısa 200 (2200), en uzun MS 4500-5000 şimdilik.
Poliyalektik, belki adı değiştirilerek, MS 9999’da hala var olacak, o da kesin.
Homo
Posterus olamadığı için çok ağlayan, gözü arkada ölecek bir Homo Sapiens kalan biri olarakki hiper-epistemik otobiyografim
de böyle oldu işte.
Yani bu
metin, öznellik üzerinden nesnellik oldu.
(16 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder